KUNG-FU TARİHİNDE TÜRKLER – Ayhan Kısrure, Türk Mücadele sanatı Sanguchi sistemi kurucusu.

Kung -fu adına rekor denilebilecek sayılarda birbirinden değişik tarihçeler yazılmış ve bunların üzerine de öylesine mitolojik efsaneler, hurafeler ve ütopyalar eklenmiştir ki, adeta Kung-fu  tarihi allak bullak edilmiştir. Ancak genel olarak kabul edilen ve kısaca özetleyebileceğimiz tarih şöyledir. Serüven M.S. 200 ile 500 yıllarda Türk ve Çin sınırındaki Honan bölgesinde başlar. Bu bölgedeki WUTAİ dağında sonradan adı Shaolın manastırları olarak tarihe geçecek Budizm öğretileri ile yetişen keşişlerin yaşadığı ve eğitildiği ibadet merkezleri vardır. Bu manastırlardan birine 28 Hint hanedan kuşağından soylu bir Budist rahip  Bodhidharma gelir ve resmi kung-fu tarihi bu noktadan itibaren başlar.

Bodhidharma Budizm öğretileri haricinde Hint kemposunda (Hindistan’da uygulanan savaş sanatlarının genel adı) usta ve uzman bir isimdir. Baş rahip olarak geldiği manastırlarda keşişlerin sağlıklı kalabilmek ve kendilerini savunabilmek amacı ile ilkel sayılabilecek  savunma egzersizleri çalışmalarını kendi sistemi ile birleştirir ve bir disiplin haline getirmeye başlar. Uzun yıllar sürecek olan bu çalışmalar Budizm in egzotik öğretileri ile birleşerek dünya savaş sanatları tarihine geçecek kung-fu sisteminin temellerini  oluşturur. 

Kung-fu sistemi Yine Budist keşişlerin misyonerlik amacı ile  yaptıkları seyahatlerle farklı ülkelere taşınır ve o ülkelerde yine farklı isimler ve çalışma disiplinleri olarak hayat bulur.

Ancak temel kaynak Çin ve kung-fu’ durTüm bu tarihsel serüven dünyadaki mücadele sporları çalışan ve sevenlere Çinli spor tarihçileri tarafından dünya savaş sanatları tarihi olarak müthiş bir algı operasyonu ile kabul ettirilir.

 Biz yine m.s.200 yıllara ve Shaolin manastırlarının bulunduğu Honan bölgesine dönelim.

Shaolin monks practicing kung fu. Martial art.

 

Türkler ve Çinlilerin yaşam kavgası verdikleri korkunç çatışmaların yaşandığı bu dönemde Honan bölgesi iki toplumun sınırını oluşturan kritik bir coğrafyada bulunmaktadır ve  bu bölgenin önemli bir kısmına da Türkler hakimdir. Türk hükümdarına bağlı sancakbeyleri tarafından yönetilen bölgelerden Çin imparatorluk sınırları içerisine akınlar yapılmakta Türklerin bozkır savaş taktik ve teknikleri ile Çinlilere kabuslar yaşatılmaktadır. Sınır çatışmalarından toprak hakimiyetine geçecek bu karşılıklı saldırılarda Türkler savaş sanatlarındaki olağanüstü kabiliyet ve yetenekleri ile o bölgenin ve Çin topraklarının çok önemli kısmına hakim olacak bu hakimiyetlerini de çok uzun yıllar sürdüreceklerdir.

İşte bu hareketli yıllar Çin kung-fu sunun geliştiği zirveye çıktığı hatta Çin ordusunda imparator emri ile savaş teknikleri olarak çalıştırılmasının mecbur kılındığı dönemdir. Kung-fu sadece bir savunma sanatı değil aynı zamanda Budist felsefesi ile donanmış mistik güçlerle korkunç bir savaş sanatı haline gelmiştir.

Kung-fu tarihi ve o dönem ile ilgili bu kısa bilgilerden sonra Türklerin Kung-fu sistemi ile ilişkisinin hangi tarihi gerçeklere dayandığının cevabını bulabilmemiz için  önce bazı soruları sormak sonrada bu sorulara cevap bulmak durumundayız.

 SORULAR 

  • O dönem Budist inancını yaşayan birçok Türk kabilesinin yine önemli bir kısmı Türk hakimiyetinde olan  Honan bölgesindeki shaolın mabetleri ile bağlantıları varmıdır?
  • Türk savaş sanatları ustalarından sayın Nihat Yiğit’in resmi shaolın tapınak tarihinden ortaya çıkardığı keşiş Batu kimdir?
  • Keşiş Batu’nun Bodhidharmadan yaklaşık 35 ila 40 yıl öncesinden Honan bölgesine geldiği ve dönemin Türk hükümdarı tarafından kendisine bir Budist manastırı yapıldığı ne kadar doğrudur?
  • Mistik Kung-fu güçlerine sahip olan Çin askerlerinin Türkler le yaptıkları çatışmaların genel çoğunluğundan neden mağlup ayrılmışlardır.
  • Kung-fu sistemi ve Çin savaş sanatlarının zirveye çıktığı M.S. 200 ila 500 yıllarda Türklerin Çin topraklarının önemli bir kısmına hakim olmaları Kung-fu sisteminin gelişimine nasıl bir katkı sağlamıştır?
  • Sınır komşusu olan iki toplumun Sosyal,kültürel,sanatsal vb. birçok ortak özelliği ve etkileşmesi var iken Kung-fu gibi savaş sanatlarının özelinde birbirlerinden etkilenmemeleri mümkün müdür?
  • Türkleri “Çin topraklarının hakimi” unvanı ile uzun yıllarca tanımlayan Çinliler Türkler ile yakın muharebeye girmemek için Çin seddini bile yaptırmışken Türk ismi ve unsuru neden hiçbir kung-fu tarihinde geçmez?
  • Günümüz dönem film dizi ve belgesellerinin senaryolarında olağanüstü güçlere sahip olan, hatta havada uçup zaman ve mekan gerçekliğini aşmış kung-fu ustaları ve savaşçıları işlenirken onların en büyük düşmanları  Türklere neden hiçbir zaman yer verilmez?

Değerli okurlar sanırım yukarıdaki sorular aynı zamanda   Türk ve Kung-fu başlıklarını neden bir arada ısrarla kullandığımın cevabıdır diye düşünüyorum. Elbette tüm bu sorulara hatta daha da fazlasına gelecek yazılarımda uzun yıllardan bu yana hazırladığım “Kung-fu tarihinde Türklerin etkisi” isimli kitabımı kaynak olarak kullanıp cevap vereceğim.   Şimdilik Bir dahaki yazıma kadar soruların cevabını düşünmemiz için kendimize zaman vermenin doğru olacağı kanaatindeyim.

Her şey Türk mücadele sporları için. Sporculuk selamı ile.  

Ayhan Kısrure, Türk Mücadele sanatı Sanguchi sistemi kurucusu.       sanguchi.com

 

.