DÖVÜŞ SANATLARI ETİĞİ : ( Değerli hocamız Rahmetli Nihat ÇELİK anısına )

Savunma veya dövüş sanatları olarak da geçen, Uzakdoğu sporlarının büyük bir çoğunluğunun kökeni binlerce yıl öncesine dayanır. Genelde bu sporlar Çin felesefesine mal edilseler de, Çin seddini bir büyük savaşçı ulustan korktukları için inşa eden Çinliler ile bu sporlar tezat teşkil etmektedir. O nedenle bu  savunma – dövüş sanatları belli ki büyük bir savaşçı ulus olan biz Türkler tarafından köken almış, kullanılmış fakat yazıya önem verilmediği için, dünyaya bizim tarafımızdan değil de, ulusal kopya teknikleri çok iyi olan ve genlerine kadar kopya yetenekleri işlemiş olan Çinliler tarafından tanıtılmış ve duyurulmuştur.

O nedenle Savunma ve dövüş sanatlarının en eski kökeni biz Türklere hatta HUN Türklerine kadar gitmektedir.  Amarok eski Türklerin ilk dövüş sanatıdır. Amarok tekniği, judoya benzer.  Disiplin önemlidir, 5000 yıllık geçmişe sahiptir. Amarok kelimesi  Alpağut, Mengü, Az, Rak, Oğuz, Köreş kelimelerinin kısaltmasıdır.  Alpağut, Alpagu : Savaş sırasında düşmana, tek başına saldıran kişi. Mengü : Sonsuz, ebedi anlamındadır. Az Rak: Ender, nadir demektir. Oğuz : Eski Türklerin kökenidir. Köreş : Günümüzde Güreş olarak kullanılır, eski devirde dövüşme veya çatışma anlamındaydı.

Türklerden kopya edilen dövüş teknikleri, çinli kesişler tarafından manastır tipi öğreti yerlerinde öğrencilerle buluşurken, bu tekniklerin bir kısmı da olimpik spor olarak günümüze kadar gelmiştir. 

Bu sporların ülkemizde de yaygınlaştığı günden itibaren, ülkemiz gençliğince bu kadar çok sevilip yapılması, uluslararası müsabakalarda madalyaların çoğunlukla ülkemiz sporcularınca kazanılması, bu sporun bizim genlerimize ne kadar yakın olduğunun da bir göstergesidir.

Aslında bu tip savunma sporlarının orijinine de takılıp kalmamak lazım. Çünkü dünya tarihinde her zaman olduğu gibi dün yoktur bugün vardır ve geleceğin şekli bu günkü çalışmalar ile verilir. Aslında dikkat edilirse bu tip savunma sporlarında teknikler birbirine çok yakın öğreti içerirler ve benzerlerdir. Aralarında ufak tefek farklılıklar vardır. Yine şurası muhakkak ki, bu tekniklerde ustalık kazanmak için aynı şekilde biribirine benzer şekilde mesai harcamak gerekmektedir. Örneğin yan tekme, ya da ön tekme, ya da dönerli tekme hemen tüm savunma sporlarında vardır  ve ustalaşmak için benzer antrenmanlar yapılır.  Peki herkes benzer antrenman mesaisi harcıyorsa nasıl oluyor da bazıları teknikleri mükemmel ve etkili yaparken, müsabakaları peşpeşine kazanabilirken, diğerleri ise başarılı olamıyor ?

Bu sorunun cevabı 4 kategoride verilir. Birincisi daha çok çalışma. Bir tekniği 10 000 kez yaparsanız kusursuz olur. İkinci kategori : güç farklılığıdır. Evet teknik önemlidir ama güç, tekniğe dayanabilir, ona karşı koyabilir hatta onu yenebilir. O nedenle güç asla göz ardı edilmemesi gereken bir kriterdir. Üçüncü kategori ise belki de en önemlisidir. Bu HIZ‘dır. Vurduğunuz teknikdeki hız, bir darbenin size doğru yola çıkmasından önce, onu atan rakibe ulaşırsa onu nakavt edebilir. Aşırı hız, gücün yaptığı etkiden daha fazlasını yapabilir. Hızlı bir teknik çıkmak karşı rakip için her zaman nakavt tehlikesi taşır. Dördüncü faktör ise kişinin o spora hatta o tekniğe genetik yatkınlığıdır. Genetik, günümüzde en çok etkili olan faktör olarak tüm araştırmaların başını çekmektedir.

Bu sporlar, aslında kavga amaçlı değildir, savunma amaçlıdır, yani size bir saldırı oluncaya kadar size harekete geçmeme terbiyesi verir. O nedenle savunma sporu denir. Yoksa içlerinde çok muazzam saldırı teknikleri çoğunluktadır. Ama bu saldırı teknikleri son ana kadar yani size fiili bir saldırı gerçekleşinceye kadar kullanılmazlar. Hatta kullanılsalar bile, orantılı güç sarfedilir, karşıdakini yaptığı bir hesapsızlıktan ötürü, bunu bahane ederek çok yaralayıcı hale getirmemeye azami dikkat edilir. Pes edene, aman dileyene ise o andan itibaren teknik uygulanmaz. Eğer ihtiyaç duyarsa sağlık merkezine gitmesine de yardım edilir.

Bu savunma tekniklerinin temelinde 3 kural olmalıdır. Adalet, vicdan ve ahlak bu temelde olmazsa olmazdır. Eğer bu 3 özellik yok ise, o savunma ve saldırı teknikleri kötü ellerde de kullanılabilir demektir ki bu çok tehlikelidir. Bunlara bir de usta yani hoca olmanın olmazsa olmaz niteliği ilave edilir : EMPATİ YAPABİLME yeteneği. İşte tam da bu konuda Rahmetli hocamız Wu Shu’da Kick Box’da 4. Duan Nihat ÇELİK hocamız bir örnek abidesidir. Kendisi, hocalık duygusundan da öte, muazzam bir empati duygusu ile yoğrulmuş eşşiz bir spor ahlakı olan harika bir hocaydı. Kendisini saygı ve sevgiyle bu satırlarda anarken, bizlere kattığı yüksek spor değerleri için kendisine büyük minnettarlık , saygı ve sevgi duyduğumuzu ve kendisini çok özlediğimizi belirtmek isterim.

O nedenle her savunma ve saldırı öğrencisi, kendisine bu teknikleri öğreten hocasında bu 3 + 1  özelliği aramalıdır. Eğer bu 3 + 1 özellik hocasında yoksa, hocasının öğretileri ne kadar iyi görünse de, bunun ona uzun zamanda faydası olmayacak,  zamanı boşa harcayacaktır.

Bu savunma teknikleri sadece beden hareketlerinden oluşmayıp, ruhsal güç, zihin berraklığını da kullanmayı hatta bazen ibadet unsurları da taşıyan, güçlü, defalarca- sonsuz tekrarla, kalıcı refleksler geliştirmeye odaklanan, Ahlaklı ve erdemli yaşama üzerine kurulu üst bilgelik öğretileridir. Usta bir hoca rehberliğinde kısa zamanda inanılmaz mesafeler kat edilir. Fakat burada önemli olan tekniğin kusursuz, güçlü ve hızlı çıkışlarıdır. Bu teknikler doğru yapıldığı takdirde, her birisi ayrı bir meditasyon uygulaması gibidir. Günümüzde bu tekniklerin, bazı meditasyon tekniklerinden zihin egzersizlerine, masaj yöntemlerinden şifacılık tekniklerine kadar pek çok farklı dala da katkıları olmuştur.

Savunma sporları, teknikleri ile güçlüdür. Tekniklerin doğru öğretisi de doğru hoca ile mümkündür. Benim savunma sporları alandaki hocam yukarıda ismini zikrettiğim Rahmetli Nihat ÇELİK‘dir. Muazzam bir tekniğe sahip, öğrencisine öğretirken çok hassas bir empati gücü olan, son derece ahlaklı, vicdan sahibi ve adaletli bir usta öğreticiydi. Çok şey öğrendim ondan. Yaşı benden küçüktü ama tatami’de bizden 30 yaş büyükmüş gibi engin bilgisi ve feraseti vardı. Bana, çocuklarıma, arkadaşlarıma hatta onların da çocuklarına hep o ders verdi. Belki tüm teknikleri değil ama, ustalığa giden yolun anahtarını öğretti bize. Rabbim Cennetinde ağırlasın onu inşaallah.  Nihat hocamızla biz Wu Shu ve Kick Boks çalıştık , 10 yıl boyunca….. 2000 yılında başladık çalışmaya.

Dünyada neredeyse her ülkenin, bölgenin dövüş sanatı var, teknikleri var. Ufak tefek ayrılık teknikleri hariç, hepsinde çok ortak yön var. Bu da gayet doğal. Dolayısıyla hiçbir dövüş sanatı diğerinden üstün tutulmamalıdır.

Adithada

Binlerce yıl öncesinde bilinen en eski dövüş sanatı antik Veda yazıtlarında da geçen Ayurveda’nın ana yurdu Kerala bölgesinde ve Güney Hindistan’da ortaya çıkmıştır. Kötüye kullanılabileceği için her isteyenin katılamayacağı gizemli bir öğreti olarak adithada’nın öğretmenleri öğrencilerini öncelikle sınava tabi tutar ve sonra onları seçerek okula kabul ederlerdi. Aslında bu da bizim başlangıçta adalet, vicdan ve ahlak üçlememizin tam da uygulandığını göstermektedir. Bu savunma ve dövüş sanatları herkese öğretilmeyecek kadar kıymetli ve özeldir. Oysa günümüzde seans parasını veren istediği spor salonundaki hocasından bu sanatı öğrenebilmektedir ve bu büyük bir hatadır. Güney hindistanda öğrencilerin çoğu eğitimi sonuna kadar tamamlayamazdı. Adithada, marma noktaları denilen vücudun sinir merkezlerinin bulunduğu özel noktaları çok iyi bilen ve bu noktalara çeşitli vuruşlar yaparak farklı sonuçlar alan bir dövüş sanatıdır. Örneğin iyi bir adithada ustası akciğer üzerinde bir noktaya vurarak, hedefi hemen öldürmeden, iç kanama ile üç gün içerisinde ölmesini sağlayabilir, vücudun bir kısmını felç veya sakat bırakabilirdi.  Buradan da anlıyoruz ki noktayı bilmek yetmez, aşırı hız da önemlidir. İşte bu nedenle bu teknikler her kişiye öğretilmemesi gerekir. Aksi takdirde bir sürü cinayet faili katiller ordusu yetiştirilmiş olur. Neyse ki bu kadar ustalaşacak hoca sayısı yok denecek kadar azdır ve onlar da eminim ki bu saydığımız olmazsa olmaz kriterlere önem vereceklerdir. Ne yaparsan yap önce AHLAK pekiyi olmalı.