SİNDİRİM, EMİLİM, GİS :
Tükürük bezleri tarafından ağız boşluğunda başlayan sindirim için, tükürüğün %99’u su ve %1’i MUSİN GLİKOPROTEİN’dir. Sulu gıdalarda devreye direk olarak hidrolazlar girer. Tükürük pH’sı 6.8’dir.
Ağızda Tükürük Amilazı vardır ve pH : 4.0 ve altında çalışamaz. Ağızda nişasta ve glikojen’in alfa 1à4 glikozidik bağlarını koparırlar. Böylece Maltoz, Laktoz, Sukroz ve diğer oligosakkaridler oluşur ( 1à6 glukozidler ). Bu oligosakkaridler mide asidiyle temas eder etmez, üzerlerindeki Tükürük amilazı inhibe olur. Aşağıdaki şekilde Tükürük amilazı etkileri gösterilmiştir. Tükürük Amilazı’nın aktivasyonu için Klor iyonu şarttır.
Karbohidratların sindirimi ağızda tükürük’de, Proteinlerin sindirimi ise midede başlar. Mide Özsuyu %0.2’lik HCL’dir, Pepsin ve Rennin gibi sindirim enzimleri, Lipaz gibi enzimler bulundurur içersinde. HCl, bakterileri öldürür, proteinleri asitli denaturasyona uğratır.Aşağıdaki şekilde HCL asidin parietal hücrelerden nasıl salındığı şematize edilmiştir.Burada en önemli tepkime KA enziminin ( Karbonik Anhidraz ) katalize ettiği ve 1 mol Suyun katıldığı tepkimedir ve ürün H2CO3’dür. Bu da 2’ye ayrışır : HCO3 kana diffüze olurken, H+ ise Gastrik Lümene verilir. H+, Gastrik lümene H-K-ATP’ase pompası ( oubain’e dirençli ) ile verilirken, parietal hücre içine K+ alınır. Yemek sonrası, gastrik lümende bolca türetilen HCL nedeniyle, kana geçen bol miktardaki eşleniği HCO3 nedeniyle ALKALİ İDRAR çıkarılır. Kana her geçen 1 mol HCO3’a karşılık, 1 mol Cl kandan parietal’e akar. Parietal hücreler Mitokondriden zengindirler ve bu Parietal hücreler’den İNTRİNSİK FAKTÖR salgılanır.
İntrinsik Faktör( İF ) bir glikoproteindir. Aşağıdaki şekilde İF ve Vitamin B12 ilişkisi ayrıntılı olarak gösterilmiştir, Özellikle İleum’daki özelleşmiş epitel hücreleri, vitamin B12 emiliminde major rol oynamaktadır. Midede ilk sindirime uğrayan proteinleri HCl asit denatüre eder, hidrojen bağları yıkılır, böylece proteinlerin 3. ( tersiyer ) yapıları parçalanmış olur. Böylece katlanmalar açılır ve geride kalan kısıma proteolitik enzimler daha kolay etki edebileceklerdir.
PEPSİNOJEN :
Midenin esas hücrelerinden
PEPSİNOJEN salınır, Pepsinojen üzerindeki koruyucu tabaka, midedeki H+ ( proton ) ile veya HCl– ile yıkılır ve altından aktif konumdaki PEPSİN ortaya çıkar, ortaya çıkan Pepsin de tekrar Pepsinojeni parçalar ( otokataliz ) ve yeni aktif pepsinler ortaya çıkarır. Pepsin mide’den salgılanır. Pepsin A fundusda, Pepsin B ise pilor’da bulunur. Hidroklorik asidin denature ettiği proteinleri, PEPSİN etkiyerek polipeptitlere parçalar. Pepsin bir endopeptidaz‘dır ve polipeptit yapısındaki iç peptit bağlarını hidroliz eder. Mide’de mukus salgısını artırarak, HCL ve pepsin salgısını azaltan eikozanoid ise PG I2‘dir.Ayrıca Tripsin, Kimotripsin, Katepsin ve Labfermant da endopeptidazdır. Bilindiği gibi polipeptitlerin uçlardaki karboksil ve amino gruplarına bağlı peptit bağlarını ekzopeptidazlar yani karboksi ve aminopeptidazlar hidroliz ederler ( NİSAN 1998, MAYIS 2011 ve EYLÜL 1989, 1988, 1995, 2011 BİYOKİMYA TUS SORULARI ). Endopeptidazlar, Aromatik amino asitleri ve dikarboksilik amino asitleri tanırlar, buralardaki peptit bağlarına hücum ederler.
GASTRİK SEKRESYONUN REGULASYONU :
Gastrik Sekresyon 3 aşamada safha safha ilerler. Bunlar sırasıyla Sefalik faz, Gastrik Faz ve İntestinal faz’dır.
Sefalik faz’da bir gıdanın görülmesi, koklanması, hayal edilmesi bile Vagus aracılığıyla asit salgısının artmasına neden olur.
Gastrin ve Zollinger Ellison Sendromu :
Gastrik Faz daha gerçekçi bir fazdır ve bunun için gıda’nın mideye varması gereklidir. Gastrik fazda gıda mideye ulaşınca : mekanik ve kemo reseptörler uyarılır, asit salgısı daha da artar, asid salgısı Mide’nin Antrum kısmına ulaşınca Antrum‘dan GASTRİN salınır. Gastrin
daha çok asit salgısı saldırtır, bunun için pepsinojeni uyarır ( EYLÜL 1996 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Gastrin aynı zamanda Karaciğeri, safra kesesini ve Pankreas’ı da fonksiyonları yönünden uyarır. Zollinger – Ellison Sendromunda ( Gastrinoma ) : Serum Gastrin düzeyi çok artmıştır ( Hipergastrinemi ), bazal Mide asidi de buna bağlı olarak çok artmıştır, Şiddetli Peptik Ülserasyonlar görülür. Gastrinoma’nın nedeni : GASTRİN salınımı yapan bir tümör Pankreas’tan salınım yapar, bazen duodenumdadır.
Gıdalar Mide’den de geçtikten sonra, barsak kısmına geçerek İntestinal faz’ı başlatırlar. İntestinal Faz’da artık mide asidi salgısına gerek yoktur. Bu nedenle gıdalar barsakta kemo ve nöro reseptörleri uyarırlar, SEKRETİN ve Kolesistokinin Pankreozimin ( CCK PZ ) uyarılır. Bu iki hormon ( Sekretin ve CCK-PZ ), da mide asidini inhibe ederler. Aşağıdaki şekilde bu durum gösterilmiştir.
RENNİN ( RENNET, KİMOZİN ), anne sütü alan bebeklerde midede bulunur ve anne sütünü parçalar- pıhtılaştırır ve bu nedenle peynir yapımında da kullanılır, optimum pH : 4. 0’dır. Rennin, Erişkinde bulunmaz. Rennin, proteaz içerir ve bu enzim sütü koagüle eder. Sütteki Kazeinojeni, Kazein‘e çevirir.Kazein ( casein ) anne sütünde bulunan bir fosfoproteindir. Kazein, PROLİN amino asidi yönünden oldukça zengindir.RENNİN, Kalsiyum‘un ortamda olması kaydıyla, Kazein’i PARAKAZEİN‘e yıkar. Parakazein’e de Pepsin etki eder ( NİSAN 1999 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
Aşağıdaki şekilde İnce barsakların jejunum ve İleum bölümlerinden emilebilen bazı temel maddeler şekillendirilmiştir.
MİDE ve DİL LİPAZI :
Mide’den LİPAZ da salgılanır. Aşağıdaki şekilde GİS’deki lipaz’lar gösterilmiştir. Dikkat edilirse Lipoprotein Lipaz, GİS’de bulunmadığı için gösterilmemiştir, çünkü Lipoprotein Lipaz, endotel hücrelerinin yüzeyindedir, damar içinde CM ve VLDL’den TAG’ü söküp alır, hidroliz eder ( EYLÜL 2005 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Kalın Mavi oklarla etkili oldukları yerler, kalın kırmızı oklarla da etkileri gösterilmiştir. İnce kırmızı oklarla da salgılandıkları yerler belitilmiştir. Lipaz’lar aslında mide asidinde yani düşük pH’da parçalanıp etkisiz olurlar fakat, genellikle yemek midede hafif bir tokluk yaptıktan sonra, protein gıdalar mide asidini hafif tamponlar tamponlamaz, lipaz’lar etkin olurlar. Bu nedenle lipaz’ların optimum pH’ları 3 ile 6 arasındadır. Mide içeriği yani asit pH’lı KİMUS, duodenum’a girerse, alkali olan safra ve pankreas salgılarıyla nötralize edilir. Böylece nötralize pH’ya pepsin etkisi de durur. Safra kesesinde depo edilen Safra asitleri de sindirimde önemli bir rol oynarlar, sindirim işleminde safra kesesi kasılır, safra içeriği, pankreas’tan gelen salgı ile karışır, duodenum’a atılır. Safra içeriği karaciğerde oluşturulur, safra kesesinde depo edilir fakat depo edilen safra içeriği, karaciğerde üretilenden çok farklıdır artık.
Safra ve Pankreas Salgıları :
Karaciğerde üretilen safra içeriğinin, safra kesesinde depo edilen’den farkı basitçe aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Görüldüğü gibi : Safra Kesesinde’ki ağdalı – yoğun Safra içeriğinde safra asidi ( SA ) yoğunken, suyu azalmıştır, kolesterol-FFA artmıştır, pigment ve müsin oranı da artmıştır. Mesela Pankreas salgısı daha suludur, tükürük gibidir. Jejunumda diyetteki lipidler yıkılırken, FFA + Serbest Kolesterol + 2-MAG + Safra tuzları hep birlikte MİÇEL adını alırlar. Safranın, en iyi emilebilme buluşu miçel oluşturmasıdır. Miçeller İnce barsağın enterosit villuslarından emilirler ( NİSAN 2007 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Miçeller amfipatikdirler. Miçel oluşturmanın nedeni : daha iyi emilebilmektir. Örneğin kısa ve orta zincirli yağ asitleri kendileri emilebilirler, miçel oluşturmaya gerek yoktur.
Pankreas salgısında : Na+, K+, HCO3–, Cl–, Ca++, Zn ++, HPO4—, SO4—, PL A2, Tripsin, Kimotripsinojen, Kimotripsin, Proelastaz, Elastaz ( endopeptidazlar ), Prokarboksipeptidaz, Karboksipeptidaz ( ekzopeptidazlar ) bulunur ve pH : 8.0’dir. Pankreas salgısındaki enzimlerin bir çoğu ZİMOGEN halinde salgılanırlar, Enterokinazlar
ile kısaltılıp aktif hale dönüştürülürler.
Örneğin
Tripsinojen’den kısaltılanTRİPSİN, tıpkı Prokarboksipeptidaz ‘lar gibi bazik aminoasitlerin ( Lizin –Arginin ) peptit bağlarını parçalar ve dipeptitler oluşturur, KİMOTRİPSİN ise, aromatik-yüksüz amino asitlerin peptit bağlarını parçalar, aslında Kimotripsin de tripsin gibi dipeptitleri oluşturur. Kimotripsin, sütü Rennin’den daha fazla pıhtılaştırır.ELASTAZ, glisin-alanin-serin amino asitlerinin
peptit bağlarını parçalar, dipeptitleri oluşturur.
Bilindiği gibi karboksipeptidaz’lar ektopeptidazlardandır ve peptitlerin karboksil ucundaki peptit bağlarını parçalarlar, böylece teker teker sırası geldikçe tüm aminoasitleri koparırlar. Pankreastaki birçok enzim ve etki yerleri aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Pankreasta ayrıca Pankreatik alfa amilaz bulunur, Nişasta ve glikojeni parçalar. Ürün olarak Maltoz, oligosakkaritler oluşur. Pankreasın başka bir önemli enzimi Pankreatik Lipaz‘dır ve TAG’lerin primer ester bağını parçalar. Lipaz da salgılanırken, Prolipaz olarak salgılanır ve triptik aktiviteyle ENTEROSTATİN parçası koparılır, geriye kalan kısım aktif lipaz olur. Pankreatik Lipaz’ı, safra tuzları inhibe eder. Bu inhibisyondan kurtulmak için Pankreatik Lipazın etrafını koruyucu kabuk gibi kuşatan KOLİPAZ‘a ihtiyaç vardır. Kolipaz aynı zamanda safra tuzu ile kaplanmış TAG’lere inhibe olmadan kendisi bağlanabildiği için, bu safra tuzu duvarını deldiği TAG’leri de parçalasın diye Lipaz’a sunar.Kolipaz da pankreas salgısında bulunur. Pankreas salgısında ayrıca : Fosfolipitler, PL A2 de bulunur. Hem Kolipaz hem de Fosfolipaz A2, proenzim olarak salgılanırlar, triptik kesilmeyle aktif hale gelirler. PL A2 etkinliği için ilave olarak Ca++ da gereklidir ( EYLÜL 1999 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).TAG tam olarak parçalanınca Gliserol ve yağ asitleri oluşur. Aşağıdaki şekilde özellikle Tripsinojen’den Tripsin oluşumu ve oluşan bu aktif zimojenin de diğer zimojenleri aktive etmesi gösterilmiştir ( EYLÜL 2006 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
Annesinin memesinden süt emen bir bebek’te, sütte lipaz olduğu ve safra tuzuyla da inhibe olmadığı hatta aktifleştiği için, Sütteki lipaz, bebeğin sindirim sisteminde özellikle pankreasın tam faaliyete geçemediği prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerde, süt yağını sindirir.
TAG’ün Barsaktaki Yolu :
Aşağıdaki şekilde TAG ( Triaçil Gliserol ) ‘ün barsaktaki serüveni görülmektedir. Bunun için öncelikle aşağıdaki şekilde gösterilen TAG isimli yapı çatal gibidir ve çatalın uçları kırmızı renklidir ve yukarıdan aşağıya doğru 1. Pozisyon, 2. Pozisyon ve 3. Pozisyon olarak isimlendirilir. Barsak lümenindeki pankreatik Lipaz, 2. Pozisyonu asla koparamaz. Pankreatik Lipaz önce 3. Pozisyondaki açil grubunu yada yağ asidini kopararak : 1,2 DAG oluşturur, olay devam eder. Pankreatik Lipaz bu sefer de 1. Pozisyondaki açil grubunu koarır böylece 2 – Mono açil Gliserol ( 2-MAG ) oluşur. Aslında teknik olarak Pankreatik Lipaz’ın bundan ötesine gitme şansı yoktur, çünkü geride kalan 2.pozisyondaki açil grubudur. Fakat İzomeraz enzimi ile pozisyonlar değiştirilirse, ki bu durum aşağıdaki şekilde gösterilmiştir, o zaman Pankreatik Lipaz son bir hamle ile daha, 1-MAG’den lümen’de Gliserol oluşturur ki, TAG’ün yaklaşık 4’de 1 ‘i de bu yolu izler. Oluşan Gliserol de, V. Porta’ya aşağıdaki şekilde sağ tarafta gösterildiği şekilde geçer. Barsaktaki TAG’lerin neredeyse 4’de 3’ü, 2-MAG olarak Barsak Lümeninden, barsak epiteline geçerler ve serüvene 2-MAG üzerinden devam ederler ( Mono Açil Gliserol Yolu ).Barsak epiteli içersinde 2-MAG’den TAG elde edilişi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Oluşan TAG, özellikle batın bölgesinin lenf dolaşımına geçerek Şilomikronları ( CM ) oluşturur. Ductus thoracicus’dan kan dolaşımına süt gibi kıvamlı KİLUS boşalır.TAG’ler ve Kolesterol V. Porta’ya geçemez ( EYLÜL 1999 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Fitosterol barsaktan emilmezken, Ergosterol barsaktan emilir.
Çok az görülse de bu işin bir de 1-MAG üzerinden işleyen bir yolu vardır.Bu nadir durum da aşağıdaki şekilde gösterildiği gibidir. Şu durum hem yukarıdaki hem de aşağıdaki şekilde de gösterilmiştir ki : Bir TAG parçalanırsa bundan Gliserol ve yağ asidi ( FA ) oluşur. FA, kolaylaştırılmış diffüzyon ile hücre içine girer ( EYLÜL 2002 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Tekrar aşağıdaki şekile geri dönersek : Barsak lümeninde oluşan 1-MAG, direk olarak barsak epiteline sızar. 1-MAG’ün barsak epitelinde izleyeceği 2 yol vardır, bunlardan biri TAG oluşturma yolu, diğeri ise Gliserol oluşturma yoludur. 1-MAG’den TAG oluşturmak için, Açil KoA ve ATP katılmasına ihtiyaç vardır. 1-MAG’den Gliserol oluşması için Barsak Lipazı görev alır. Daha sonra oluşan Gliserol de dolaylı yoldan tekra TAG’e dönüşür, oradan da lenfatiklere akarak CM oluştururlar. Bu durum da ayrıntılı şekilde aşağıda resmedilmiştir.
RNAse ve DNAse enzimleri aldığımız gıdalardaki nükleik asitleri sindirimine katılırlar. PLA2 ise deterjandır ve, Pankreatik Lipaz’ın fosfolipitlerdeki 2. Pozisyondaki ester bağını ancak bu koparabilir.
Diğer Barsak Salgıları :
Aşağıdaki şekilde Duodenum bölgesinin yandan kesitsel şematik görünümü canlandırılmıştır. Buradaki temel bez BRUNNER bezidir ve müsin salgısının pH’sı 9. 0’u geçmektedir.Müsin salgısı içindeki Sindirim Enzimleri : Amino uçtaki Peptidi koparan Aminopeptidaz, hücre içi Dipeptidaz, Disakkaridaz, Oligosakkaridaz, alfa glukosidaz ( maltaz ), alfa 1à6 bağını koparan sukraz-izomaltaz kompleksi, Beta – glukosidaz ( Laktaz ), trehalaz, fosfataz, polinükleotidazlar, nükleozidazlar ( pentozlara kadar yıkar ), ENTEROKİNAZ, fosfolipazlar vb.’dır. Aşağıdaki şekilde
Paneth hücrelerinden salınan Antibakteriyel enzimler de yeşil renkli gösterilmiştir, bu enzim de barsak florasının oluşmasına katkı yapmaktadır ( NİSAN 2012 ve EYLÜL 2006 BİYOKİMYA TUS SORULARI ).
ABSORBSİYON :
Mide’de emilme hemen hemen yoktur. Sadece ALKOL, Kısa ve Orta zincirli Yağ asitleri mide’den de emilebilir. Sindirim siteminde esas emilme, tamama yakını İnce barsakta olur. İnce Barsaktan emilen maddeler aşağıda şekilde gösterilen 2 yoldan taşınırlar : Ya portal sistem yoluyla karaciğere taşınırlar, ya da lenfatiklerle kan dolaşımına geçerler. Barsak lümeninden ancak ve ancak Monosakkaritler halinde emilebilen karbohidratlar, ya karşı taraftaki derişim farkına karşı aktif transport ile emilebilirler ya da, derişim farkını avantaj olarak kullanıp, derişim farkına eşlik ederek kolaylaştırılmış diffüzyon ile emilebilirler. Fruktoz çok yavaş emilirken, glukoz daha hızlı emilir.
Barsak hücresi lümeninden sodyum ve Glukoz birlikte emilirler ve bunun için sodyum bağımlı glukoz taşıyıcı proteini kullanırlar. Burada gerekecek olan enerji Sodyum – Potasyum değiştokuşu yapan ATP’ase ile sağlanır. Bu pompa OUBAİN glikozidi ile inhibe olabilir, Böbrek tübüllerindeki glukoz geri emilimini de FLORİZİN bloke eder.
Sindirim sistemi Glut’ları :
Aşağıdaki şekilde sindirim sistemindeki GLUT’lar hatta Renal bölgedeki GLUT’lar gösterilmiştir. GLUT – 2‘ler aşağıdaki şekilde de gösterildiği gibi iki yönlü taşıma yaparlar. Yani şekeri hem hücre içine alır, hem de hücre dışına gönderir. Karbohidratların işi kolaydır aslında, sindirimleri de kolaydır ve hızlıdır. En yavaş hızda sindirilebilen karbohidrat LAKTOZ‘dur ( glukoz + galaktoz ), hele bir de laktaz yetersizliği varsa sindirimin yavaşlığını düşünün.
MİÇEL :
Lipidlerin sindirim son ürünlerinden 2-MAG, yan ürünlerden FA ve 1-MAG’ün hepsi safra’dan salgılanan safra tuzları ile karışırlar. Lipid kısımları törpülenir, fosfatidil kolin ve kolesterol’ün de karışıma dahil olmasıyla MİÇEL oluşur. Miçeller HİDROFİLİK’dirler. Miçeller, safra tuzları ile birlikte iLEUM’dan aktif olarak emilirler, enterohepatik dolaşıma girerler.
Aşağıdaki şekilde SAFRA’yı oluşturan 3 kompozisyon ve bu kompozisyonların kristal haline gelmelerini sağlayan veya tam tersi olarak soluble hale gelmelerini sağlayan takribi oranlar resmedilmiştir. Dikkat edilirse safra tuzu ne kadar çok ise o kadar çok azami çözünürlük gerçekleşmektedir.
Gıdalarla alınan lipitlerin neredeyse tamamı barsaklardan emilir. Safrada baskın fosfolipid : Fosfatidil Kolin de tıpkı kolesterol gibi suda çözünmez. İşte bunları çözen molekül safra tuzlarıdır, yukarıdaki şekilde bunu göstermektedir ki, safra tuzu çok olan safra içeriği rahatlıkla safra içinde suda çözünür ve barsağa akar. Çözünürlüğün çok olması için safra içindeki su miktarı da çok olmalıdır. Eğer 7-alfa hidroksilaz enzimi yetersizse, Kolesterol artar, safra asidi azalır ve safra taşı oluşumu artar.
Tabi safra taşı oluşumunu durdurmak için, HMG KoA Redüktaz enzimini de inhibe etmek gerekir ve bunun için de KENODEOKSİKOLİK ASİT kullanılır.
KOLON :
Kolon’dan en çok su geri absorbe olur, böylece kolon içinde kalan posa gıdalar katı hal alırlar. Kolon içi muhteva’ya kolon bakterileri etki ederek buradaki molekülleri fermente eder. Fermente olan gıdalardan CO2, METAN, H2, N2, H2S, Laktik asit, Bütirik asit, Propiyonik asit, dekarboksilasyon sonucu :Kolin, Nörin, Lizin’den KADAVERİN, Tiramin, Ornitin’den Pütressin, histamin, Arginin’den Agmatin çıkar.Triptofan’dan indol ve dışkı kokusunu veren skatol çıkar,
Sistein’den Merkaptan, Metan ve H2S çıkar ve Ptomain ( toksik aminler ) çıkar. Kolon’da bolca bakteri vardır ve N içeren gıdalar üzerine etkiyerek, bol miktarda amonyak çıkarırlar. Portal dolaşımla Karaciğer’e gider, böylece kandan amonyak temizlenir. Karaciğer’de yetmezlik var ise kolondaki bakteriler amonyak üretmesin diye lokal antibiyotik NEOMİSİN verilir.
GASTROİNTESTİNAL HORMONLAR : ( NİSAN 1989 ve EYLÜL 1988 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
Aşağıdaki şekilde Gastro intestinal sistemden salınan hormonların yerleri gösterilmiştir.
GİS’de bulunan ve salınan polipeptit hormonların bir kısmı hipotalamus’da da bulunur. Gastrin, CCK-PZ, Sekretin, Gastrik İnhibitör Polipeptit ( GİP ), Vazoaktif İntestinal Polipeptit ( VİP ), Somatostatin, Motilin, Pankreatik polipeptit ( PP ), Nörotensin, Bombesin, Enteroglukagon,Enkefalinler v.s. bunlardan birkaçıdır.
GASTRİN : Mide antrumundan G hücrelerinden salınır. Gastrini uyaran belli başlı moleküller : Kafein, Alkol, kalsiyum ve aminoasit‘dir. Uyarılan gastrin de : Gastrik asit salgısını, İF salgısını, Pepsinojen salgısını, mide motilitesini uyarır. Mide asidinin artması Gastrin salınımını inhibe eder.
CCK-PZ : Beyinde çok fazla bulunur fakat salgılandığı yer Duodenum ve Jejunumdaki İ hücreleridir. İntestinal Motiliteyi uyarır. Oddi sfinkterini gevşetir. Pankreas ve safra salgılarını da uyarır.
Sekretin : Antasit görevi görür. Duodenum S hücrelerinden salınır. CCK salınımını ve Pankreas-Safra-Brunner ( su ve bikarbonat ) bezlerinden salgıları artırır. Mide asidini, gastrin salınımını ve motiliteyi inhibe eder. Sekretin salınımını asit uyarır ( pH < 4.5 ).
GİP :Duodenum ve jejunumdaki K hücrelerinden salınır.Pankreası etkiler. GİP salınımını oral
GLUKOZ uyarır, böylece salınan GİP de : Pankreas’tan İnsülin salınmasını uyarır, bu olaya destek verir. GİP, GİS motilitesini durdurur. Mide asidini, gastrin ve pepsinojeni baskılar(EYLÜL 1991 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
GLP-1 ( Glukagon Like Peptide – 1 ) : İleum ve Kolon’un enteroendokrin L hücrelerinden salınırlar. Glukagon sekresyonunu ve Gastrik boşalmayı durdurur. Glukoz bağımlı insülin sekresyonunu uyarır. GLP- 2 ise ilave olarak Gastrik asiditeyi durdurur.
VİP : GİS’de H hücrelerinden
sentezlenir. Molekül yapısı, 3 hormona çok benzer. Bunlar GİP, Glukagon ve Sekretin’dir. Sinir sisteminde, Genito Üriner Sistemde ve barsaklarda bulunur ve sentezlenir. Pankreas Adacık hücrelerinde köken alan VİPOMA‘lar da VİP salgılayan tümörlerdir. VİP Etkileri : Pankreasın tüm salgılarını ( bikarbonat ) ve hormonlarının salınımlarını uyarır ( aynı anda İnsülin ve Glukagon ).VİP,Vazodilatasyon yapar. Düz kaslarda gevşeme, bronkodilatasyon yapar ( MAYIS 2011 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
MOTİLİN : İncebarsaklardaki ENTEROKROMAFFİN hücrelerde bulunur. Yağlı yemek sonrası salınır. Barsak motilitesini uyarır, safra kesesini uyarır.
PP ( Pankreatik Polipeptit ) :
Pankreas F hücrelerinden salınır. PP salınımını : Açlık, Egzersiz, Hipoglisemi ve Proteinden zengin diyet artırır. Parenteral glukoz verilmesi ve Somatostatin ise PP salınımını durdurur. Önce Pankreas salgılarını artırır, bir süre sonra ters etki yapar, yani Bifazik-ters etki gösterir. PP, GİS motilitesini artırırken, safra kesesi relaksasyonuna neden olur.
P Maddesi : Tüm sindirim kanalında bulunur, tüm düz kasları kasar.Safra çıkışını keseyi kasarak azaltırken, pankreas salgılarını ise artırır.
BOMBESİN : Mide ve Duodenumda bulunur. VİP inhibisyonu yapar.Asiditeyi artırır.
ENKEFALİNLER : Lösin – E, Metiyonin – E olmak üzere 2 tipi vardır. Endorfin’e benzer yapısı vardır. GİS ve Merkezi Sinir Sisteminde bulunur. Barsak motilitesini durdurur.
İLTİHABİ BARSAK HASTALIKLARI :
REGİONAL ENTERİTİS ( CROHN HASTALIĞI = Granülomatöz İleitis Colitis ) :
Lezyonların üçte birinden fazlası Distal İleum’da ve beşte biri Kolon’u tutar. Genellikle 40 yaş altında başlar, musevilerde sık görülür, ailevi eğilim görülür, Mukoza’da aftımsı ülserler ile karakterizedir ve kalınlaşarak ilerler, karakteristik olan segmental KALDIRIM TAŞI görünümü yani cabble stone en çok submukoza tabakasında olur. Etiyolojide belki viruslar belki de hücre duvarı olmayan bakteriler rol oynamaktadır. İshal ve karın ağrısı ve ateş, abdominal fistül ve abseler görülür. HLA – B27 antijeni pozitiftir. Ankilozan Spondil Artrit, KONJUNKTİVİT, ERİTEMA NODOSUM, SEKONDER AMİLOİDOZİS sık görülür.Anemi, Lökositoz görülür. ESR artar ( MAYIS 2011 KLİNİK TUS SORUSU ). Crohn hastalığında alevlenme ve remisyon peryotları hayat boyu sürer. Hastalık kolon’a yayılsa bile segmental’dir.
ÜLSERATİF KOLİT :
Kolon’da kronik nonspesifik kolit vardır. Kanlı-MUKUSLU ishal vardır.Ülseratif Kolit’in başlangıcı genellikle Rektosigmoid bölge‘dir. Pseudopolipler vardır. Ankilozan Spondil Artrit sık görülür. Musevilerde sık görülür. Liberkühn Kript abseleri görülür, en çok sol kolon tutulur, radyoloji’de tarak dişi görünümü erken bulgudur ( MAYIS 2011 KLİNİK TUS SORUSU ). İleri evrelerde Toksik kolon dilatasyonu görülmektedir. Eğer bir gebe’de Ülseratif kolit varsa abortus görülme şansı beşte bir’dir.
LAKTOZ İNTOLERANSI & LAKTAZ EKSİKLİĞİ :
Laktaz eksikliğinde Çocuklar’da anne sütü ile beslenme sonrası : Gaita’da laktoz, Sulu ishal, Karın şişliği, Kusma, kramplar, gaz görülür ( NİSAN 1989 BİYOKİMYA TUS SORUSU ). Siyah ırk ve doğulu olmak predispozan faktördür. Laktaz eksikliği sonucu Laktoz’un emilme hızı azalır, barsakta uzun süre kalan Laktoz’a barsak bakterileri etkir. Fermentasyon görülür. Fermentasyon sonucu barsak tahrişi ve gaz artışı olur. Kalıtsal laktaz eksikliğinde : tedavide beta galaktozidaz verilir. Aslında Laktoz sindirimi laktaz enzimi olanda bile zor olur. Hatta laktoz’un kötü sindirimi : Peptik ülser cerrahisi sonrasında, Sprue’larda (Çöliak ve tropikal), Kwashiorkor’da, gastroenterit ve kolitler’de de sekonder olarak görülebilir. Primer laktaz eksikliğinde kusur enzimin kötü translasyonudur.
SUKRAZ – İZOMALTAZ EKSİKLİĞİ :
En sık rastlanılan konjenital disakkaridaz eksikliğidir. Eskimolarda sık görülür. Bu hastalara Nişasta sınırsız verilebilir çünkü izomaltaz’dan fakirdir fakat sukroz asla verilmez. Genellikle sukraz ve izomaltaz eksiklikleri birlikte vardır. Semptomlar Laktaz eksikliğinde görülen semptomlar ile aynıdır.
Maltaz normalde intestinal mukozada bulunur ( NİSAN 2003 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
CELİAC SPRUE ( Gluten Enteropatisi = Çöliyak Şupru = Non –Tropikal Şupru ) :
Gluten : özellikle BUĞDAY, ÇAVDAR, ARPA, YULAF, BULGUR gibi tahıllarda bulunan bir PROTEİN’dir. Pirinç’te ve mısır’da bulunmaz. Gluten, ekmeğin sertleşmesini sağlar, gluten olmazsa ekmek mayalanamaz. Gluten’in içersinde Prolaminler ( Gliadin ) ve Glutelinler vardır. Gliadin’e karşı antikor oluşursa Çölyak hastalığı oluşur. Aşağıdaki şekilde ekmek’deki yapı gösterilmiştir. Gluten Enteropatisinde silinmiş villuslar nedeniyle Jejunum mukozası dümdüzdür. Bu nedenle Jejunumdan emilen moleküllerin eksikliği görülür : Örneğin demir eksikliği, folat eksikliği gibi ( NİSAN 2012 KLİNİK TUS SORUSU ).
Bununla birlikte Çölyak Patolojisi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Çölyaklılarda Barsak villusları silinir.Genellikle ilk 2 yaşta görülür.Büyüme gecikir.Dışkıda acı tereyağ kokusu vardır. Çöliyak Sprue, İntestinal Lenfosarkom’a dönüşebilmektedir. Çölyaklılarda DİSAKKARİDÜRİ görülür.
Tropikal sprue‘da ise : D-Ksiloz emilimi anormaldir. Nedeni bilinmeyen gastroenterit’dir ve kronik seyirlidir. Dilde ağrı, ishal, kilo kaybı, yağlı dışkılama görülür. Villus atrofisi olur. Malabsorbsiyon nedenidir.
Çok nadir durumlarda bazen Mutasyon sonucu Sodyum ile Glukoz’un import ile ( KO-TRANSPORT ) hücreye girmesini sağlayan taşıyıcı protein bozuktur ve glukoz monosakkaridinin malabsorbsiyonuna neden olur ( NİSAN 1999 BİYOKİMYA TUS SORUSU ).
ACRODERMATİTİS ENTEROPATHICA :
Ekstremitelerde Dermatit vardır, Alopesi ve Kronik ishal vardır. Genellikle hayatın ilk haftalarında, Anne sütü ile beslenen çocuklar başka bir gıda almaya başladıkları zaman ortaya çıkarlar. İnce barsak ve kolonu tutar. Çinko emiliminde kusur olduğu için Plazma çinko düzeyi azalmıştır, gelişme geriliği, ağız ve perianal bölgede BÜLLÖZ LEZYONLAR vardır ( EYLÜL 2011 KLİNİK TUS SORUSU ).
Yazının Hazırlanılmasında Yararlanılan Kaynaklar :
1. Henry’s Clinical Diagnosis and Management by Laboratory Methods.Edited by Richard A.McPHERSON and Matthew R. PINCUS. 2007, 21. Edition.Saunders Elsevier.
2. Tıbbi Fizyoloji 11. Basım Guyton & Hall. Çeviri Editörleri : Prof.Dr. Hayrunisa ÇAVUŞOĞLU,Prof. Dr. Berrak ÇAĞLAYAN YEĞEN, Editör Yardımcıları : Prof. Dr. Zeynep AYDIN, Prof. Dr. İnci ALİCAN.2007 Nobel Tıp Kitabevleri.
3. Endokrinoloji Metabolizma ve Diyabet. Editörler Prof. Dr. Metin ÖZATA, Yrd. Doç. Dr. Arif YÖNEM. 1. Baskı . 2006.İstanbul Medikal Yayıncılık Ltd.Şti.
4. Metabolik Sendrom ve Kardiyovasküler Hastalıklar.T.Barry Levine,MD.Arlene Bradley Levine,MD.Saunders Elsevier Inc. NY – USA .1. Basım. 2006.
5. Basic Medical Laboratory Techniques. Fourth Edition. Barbara H.Estridge,Anna P.Reynolds, Norma J. Walters.2000. Delmar Thomson Learning.
6.Tanıda Laboratuvar Testleri. Yedinci Baskı. Jacques Wallach,M.D., Çeviri : Uzm. Dr. Suna TUZCU. 2003. Yüce Yayımları a.ş. İstanbul.
7. Diabetes Mellitus 2009 Multidisipliner Yaklaşımla Tanı,Tedavi ve İzlem. Editör Ş. İMAMOĞLU, Yardımcı Editör C. ÖZYARDIMCI ERSOY.Deomed Medikal Yayıncılık.2.Baskı.2009.
8. Harrison İç Hastalıkları Prensipleri Cilt 1 ve 2. 15. Edisyon, Braunwald,Fauci,Kasper,Hauser,Longo,Jameson,Çeviri Editörü : Prof.Dr. Yahya SAĞLIKER, Nobel Tıp Kitabevleri Ltd.Şti. & Mc Graw – Hill Comp.Inc., 2004.
9. Robbins Basic Pathology ( Temel Patoloji ). 7. Edisyon.Kumar.Cotran.Robbins. Çeviri Editörü : Prof. Dr. Uğur ÇEVİKBAŞ. Nobel Tıp Kitabevi ve Yüce Reklam yayım dağıtım. 2003.
10. BİYOKİMYA. Prof.Dr. K.Muzaffer ÜSTDAL, Prof.Dr. Levent KARACA, Prof.Dr. Haluk TESTERECİ, Prof.Dr. Sezai KUŞ, Prof.Dr. Hatice PAŞAOĞLU,Doç.Dr.Yusuf TÜRKÖZ. 2005,Pelikan Tıp ve Teknik Kitapçılık Ltd.Şti.
11. Electrolytes,Acid-Base Balance and Blood Gases.Clinical Aspects and Laboratory.Prof.Dr.Wolf- Rüdiger Külpmann,Prim.Univ.-Doz.Dr.Hans-Krister Stummvoll,Dr.Paul Lehmann.2007.Springer Wien New York.
12. KLİNİK BİYOKİMYA LABORATUVAR ÇALIŞMALARI. Prof.Dr. Mutahhar YENSON, 1986, Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.
13. KLİNİK BİYOKİMYA KLİNİK LABORATUVAR METODLARI TEŞHİS VE KLİNİK ANLAMLARI. Prof.Dr. Kazım ARAS, Uzm. Dr. Gülseren ERŞEN , Hacettepe Taş Kitapçılık Ltd.Şti.
14. Harper Biyokimya .Robert K. MURRAY, Daryl K.Granner, Peter A.Mayes, Victor W.Rodwell. Çeviri Editörleri Nurten DİKMEN,Tuncay ÖZGÜNEN 2004.Nobel Tıp Kitabevleri.
15. Fundamentals of Clinical Chemistry . Third Edition. Norbert W. Tietz, Ph.D. 1987.W.B.Saunders Company.
16. Lippincott’s İllustrated revieews serisinden Biyokimya . Pamela C. CHAMPE, Richard A. HARVEY, 2. Baskı, Çeviri Editörleri Prof.Dr. Asuman TOKULLUGİL, Uzm. Dr. Melahat DİRİCAN, Uzm. Dr. Engin ULUKAYA. 1997 .Nobel Tıp Kitabevleri.