Unutulmuş bir kahraman ve bilim adamı : Dr. Akil MUHTAR

Akil Muhtar Özden  1877’de İstanbul Cağaloğlu’nda dünyaya geldi. Ebeveynleri Türktür.
Akil Muhtar, zamanı gelince Çengelköy’deki Mekteb-i T›bbiye-i Askeriye
idadisi’ne (Lisesine) başlamıştır. Burayı bitirdikten sonra o yıllarda Abdülhamit’e muhalif olarak çalışan Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye’de bir yıl okumuştur.  O yıllarda  Askeri Tıbbiye’nin eğitim olanaklarının kısıtlı olması, tıp öğrencilerinin iyi bir öğrenim görmelerini zorlaştırıyordu.

Genç bir tıp öğrencisi olan Akil Muhtar da bu yüzden, okulunu bitiremeden annesinin izni ( babası vefat etmişti ) ile Ekim 1896’da İsviçre’ye Cenevre Tıp Fakültesine kaydolur. Cenevre’de 6 yıl tıp okumuştur,  bu arada sık sık Fransa’ya geçen Akil Muhtar, Paris Hastanelerinde ünlü hocalardan da dersler almış, bilgisini ve görgüsünü geliştirmiştir. Cenevredeki tıp tahsili 1902 yılında bitmiştir. Bundan sonra yine Cenevrede iç hastalıkları dalında hocaların yanında çalışmıştır, 1908 yılına kadar farmakoloji dersleri de vermiştir.

Akil Muhtar, 1908 yılında Jinekoloji ihtisaslı Gürcü Dr. Nina Zuraboune Odiflelica ile Paris’de evlendi. İstanbula birlikte geldiler. Dr. Nina, 1925 1926 ‘da Müslüman olmuş ve Akil Beyin teyzesinin adı olan “Seniye” adını almıştır. Eşine hekimlik yaptırmamıştır. Dr. Seniye, 1941’de 62 yaşındayken vefat etmiştir.

İstanbul Üniversitesi tıp fakültesi dekanlığı yaptığı sırada Dr. Akil Muhtar ” Dekan Olduğum Sürece Kızlar Buraya Giremez.” lafı ile gazetelere manşet olmuştur.

Dr. Akil Muhtar, 1916 ile 1921 yılları arasında, Birinci Dünya Savaşları  esnasında, fakültenin en kritik ve karanlık devresinde, dekanlık görevini üstlenmiştir. Asistanların çoğu cephededir. İmkanlar kıttır. Fakülte yoksulluk yaşamaktadır ama yine de eğitim ve tedavide dimdik ayaktadır. İstanbulu işgal eden emperyalist kan emici müttefik kuvvetler, Tıp fakültesini kapatmak istemiş ama Dr. Akil Muhtar buna aklıyla, uyguladığı siyasetle ve dirayetiyle engel olmuştur.

14 Mart 1919’da, işgal altındaki istanbul’da Tıbbiyeli Hikmet öncülüğünde, Tıp Öğrencileri ile birlikte Tıp Bayramı’nı kutlamış, emperyalist kan emicilere direniş göstermiş, tepkilerini bu şekilde dile getirmeye çalışan öğrencilerin bu törenine Dr. Akil Muhtar Özden, Dr. Fevzi Paşa ve Dr. Besim Ömer Paşa gibi dönemin ünlü hocaları da katılmıştır.

Tam 37 yıl dahiliye kliniği ve farmakoloji hocalığı yapan Dr Akil Muhtar, 1943 yılında emekli olmuştur. Emeklilikten sonra  Alman hastanesinin başhekimliğini ve iç hastalıkları uzmanlığını üstlenmiştir. Daha sonra 1946 yılında CHP’de İstanbul milletvekili seçilmiştir. Teşhisini kendi koyduğu hastalıktan ( Lenfoma ) 14 mart 1949 yılında 72 yaşında vefat etmiştir. Tıp öğrencileri ve büyük bir halk kitlesiyle cenazesi beyazıt camiinden kılınan cenaze namazı sonrasında önce annesinin defnedildiği mezarlığa daha sonra ise nakledildiği Edirnekapı şehitliğindeki mezarlığa defnedilmiştir.

Dr. Akil Muhtar, Türkiye’de deneysel tedavi ve farmakodinaminin kurucusudur. Türk kodeksinin hazırlanmasındaki rolü çok büyüktür, kodeksi hazırlayan komisyonun başkanlığını yapmıştır.

Türk Tıp Tarihi Kurumu Başkanlığı, Hilal-i Ahmer Cemiyeti Kurucularından, Balkan Tıp Birliği Kurucularından ve Başkanlığı ve Türk Tıp Tarihi Kurumu kurucularından olan Dr. Akil Muhtar’ın 270’e yakın tıbbi yayını vardır. Dünya literatüründe ses getirmiş deneysel çalışmaları vardır. ” İlim Bakımından ahlak ” isimli 200 sayfalık yazdığı kitap, en değerli eserlerindendir.

Chloralose, kloralhidrat ile glikozun birleşmesiyle elde edilen
bir maddedir. Chloralose ile uyutulan hayvanlarda ağrıya karşı duyarlığın
kaybolduğu, buna karşılık mekanik eksitasyonlara karşı hassasiyetin arttığını göstermiştir, Muhtar.

Afyon alkaloidlerinin insanlarda bağımlılık yapanlarının, kedilerde çılgınlık yaptığını görerek,  kedilerde çılgınlık yapan aneljezik maddelerin büyük bir olasılıkla aynı şekilde insanlarda da bağımlılık yapabileceğini ( Muhtar Reflexi )öne sürdü.  Bu yöntem birçok analjezik maddenin insanlarda bağımlılık yapıp yapmayacağını önceden sezebilmek için kullanılan bir yöntem olarak literatüre girmiştir.

Deneysel çalışmalara büyük önem veren Muhtar, Deneylerde kullandığı afyon alkaloidlerinin lokal anestezik etkisini kobaylar üzerinde denerken ilk kez “ Kobay sırt cildi refleksini” tanımlamış ve kobay sırt cilt refleksi yardımı ile lokal anesteziklerin etkilerinin araştırılabileceğini ve çeşitli lokal anesteziklerin aktivitelerinin birbiri ile mukayese edilebileceğini göstermiştir.

Kalp ilaçları, digitaller üzerine de büyük çalışmalar yapmıştır. Dr. Akil Muhtar Özden,  kalp yetmezliği bulunan hastalarda Uskoff aletini kullanarak nabız traselerinin, nabız amplitüdünün digital verildikten sonra iki saat içinde yükselmeye başladığını dünyada ilk olarak göstermiştir.

Bitki özlü Santonin ve karaciğer yetmezliği üzerinde deneysel çalışmaları da ses getirmiştir.

Sanat’a özellikle de Resim sanatına çocuk sayılabilecek yaşlardan beri çok düşkün olan Dr Akil Muhtar, hayatı boyunca bilinen 775 tane resim yapmıştır. Yaptığı resimlere genellikle imza atmaz. Dr. Akil Muhtar resim hakkında ” Resim yapmak insanı dikkate alıştırır. Resim yapmanın tababet için ne kadar mühim olduğunu bilseniz, hepiniz ressam olursunuz. Resim yapmasını bilmeyen doktor olmaz, bu bir kanundur. ” demiştir.

Dr.Akil Muhtar, Atatürk’ün hastalığında  tedavisini yakından izlemiştir, Dolmabahçe
Sarayı’nda, Atatürk’ü son komasında gösteren karakalem resmin altına kendi el yazısı ile Atatürk’ün ölüm tarihini yazmıştır.

Dr. Akil Muhtar’ın akılda kalmış önemli sözleri :

Bir ahmak akıllanmaz fakat bazen akıllılar ahmaklaşabilir.

Doğruluk; çok büyük bir kuvvettir. Doğru kimseye mağlup olmaz. Saadet doğruların bahçesinde yetişir.

Gördüğü iyiliği unutmamak, hakiki bir meziyettir.

Haset, çok fena bir illettir. Başkasının muvaffakiyetinden memnun olmaya nefsimizi alıştırmalıyız.

Hiddetin devamı, kin denilen feci hastalığı doğurur.

İnsan azimli ve cesur olmalıdır. Lâkin bilgisiz cesaretin çok defa vahim olduğunu da unutmamalıdır.

İnsan bahtiyar olmak için, kendi vicdanını memnun etmeye çalışmalıdır.

İnsan olmak için, tevazu tabiî bir meziyettir. Kibir, küçüklük ve aciz alâmetleridir. Başkalarını küçük görmek, cehaletten gelir.

İnsanlarda aşk, büyük bir tekamülün mahsulüdür.

Mezarlıklar, vazgeçilmezler ile doludur.

Tembellik, saadetin düşmanıdır.

Vicdan hürriyeti, en büyük servettir.

Zenginlik başka, saadet başkadır.