Albümin vücudumuzdaki en önemli proteindir ve neredeyse tüm kan proteinlerinin yarısını oluşturur. Albumin vücudumuzda her gün devamlı şekilde karaciğer organımızda yapılır. Çünkü yaşamımız için çok gereklidir.
Karaciğerdeki hücrelerimiz, yaklaşık 1 kg albumin üretebilmek için neredeyse 2 aydan fazla çalışmak zorundadır.Yani albümin çok kıymetlidir. Şeker gümüş lira ise, Albumin elmas değerindedir.
Albumin, aldığımız ilaçların ve gıdaların aktif maddelerinin, kanda ait oldukları hedef dokulara kadar taşınmasından tutun da , vücuttaki moleküllerin taşınmasına kadar birçok hayati olayda görev yapar. Bu kadar önemli görev yaptığı için, çok da değerli olduğu için, vücut da onu idrarla dışarı atmak istemez. Albumin bu nedenle böbreklerdeki süzme fonksiyonunu geçip, idrara tam olarak çıkamaz, ancak çok az, ihmal edilebilecek düzeyde idrara çıkar. Eğer bu böyle olmasaydı albumin idrarla kaybedilir ve yaşam durma noktasına gelirdi.
Normal , sağlıklı insanlarda 1 gün boyunca idrara çıkan yani idrarla kaybedilen albümin miktarı 30 mg’ı geçmemelidir.Yani 30 mg kadar albuminin idrarla kaybı normaldir. Bu miktarı, laboratuardaki hassas cihazlar ve solüsyonlar dışında, sıradan yöntemler belirleyenez. Örneğin idrar strip çubuk testleri ölçemez! Çünkü idrar strip çubuklarında 30 mg miktarı ihmal edilebilir düzeydedir. Zaten 1 günde 30 mg’a kadar idrarında albumin çıkaran kişinin de herhangi bir sağlık problemi olmayacaktır. Fakat asıl tehlike 30 mg sınırının üstünde başlamaktadır.
İdrarda Mikroalbumin: ”Böbrek Yetersizliğine gidişde Gizli Tehlike”
Tüm bu bilgilerin ışığında 1 günde 30 mg’ın üzerinde idrarda albumin atılması, böbreğin süzme fonksiyonu’nun bozulmaya başladığının bir göstergesidir.
Böbreğin süzme fonksiyonunu : Bir kale duvarı olarak gözümüzde söyle bir canlandıralım. Böbrek vücudumuzdan atılması gereken zararlı maddeleri, gerektiğinde kale kapılarını açarak idrara atmaktadır. Böylece vücudumuzu rahatlatır. Albumin vücut için zararlı değildir. Fakat idrarda 1 günde 30 mg’ın üstünde albumin varsa, örneğin 150 mg albumin varsa kale duvarlarında bilemediğimiz gedikler açılmış demektir.
Özellikle 30 ila 300 mg arasında albümin idrarda günlük olarak çıkarsa, işte bu gizli tehlikedir ve adeta saatli bir bombadır.
İdrarda 30 mg ile 300 mg arasındaki albumin çıkışını da ( idrarda Mikroalbumin çıkışı = MİKROALBUMİNÜRİ denir ) ölçebilmek için ancak hassas ve bu çok küçük oranı bile ölçebilen yöntemler kullanılır.
Mikroalbuminüri , gerçekten gizli ama mutlaka önlem alınması gereken bir tehlikedir.Yani bir günde idrarda 30 mg ile 300 mg arasında albumin çıkışı gelecek adına tehlikeyi ifade eder.
Çünkü bu durum hem böbrekler için hem de kalp için tehlike anlamını taşır. Eğer bir kişide idrarda mikroalbuminüri saptanmışsa ve o kişiye gerekli önleyici tedavi uygulanmazsa, o kişinin gelecekte, böbreklerinin yanı sıra kalbi de tehlike altındadır.
Aslında bir günde 300 mg’ın üzerinde idrarda albumin çıkışını yani MİKROALBUMİNÜRİ’nin de kat be kat fazla üstünü, hemen tüm laboratuvarlar yakalar, ama o durumda da zaten iş işten geçmiş, Klinik albuminüri oluşmuştur. Böyle bir durumda özellikle de böbreklerde ve diğer kalp gibi organlarda doku harabiyeti oluşmuştur.
Öyleyse önemli olan bu gizli tehlikeyi dahamikroalbuminüri seviyesinde ( çok az albumin miktarının idrara çıkışı ) iken tesbit edip, önlemini almaktır.
Çünkü Mikroalbuminüri (yani idrarda günlük 30 ila 300 mg arasında albumin kaybı ) teşhisi demek, böbrek hasarı yani nefropati başlıyor demektir.
Ülkemizde böbreklerindeki rahatsızlık sonucu diyaliz ile yaşamak zorunda kalan hastaların çokluğu göz önüne alındığında tehlikenin büyüklüğü ortaya çıkmaktadır.
Kalp hastalıklarına bağlı ölüm nedeninin tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de ilk sırada olduğunu düşünürsek, bunu yıllar öncesinden bize ve hekimimize haber veren mikroalbuminüri bulgusunun, ne kadar önem arzettiği ortadadır.
Nefropatiye maruz kalmamak için kimler dikkat etmeli?
İlk sırayı şeker hastaları (Diabetes Mellitus) almaktadır. Daha sonra, Yüksek tansiyon (Hipertansiyon) hastaları, Kan lipid yani yağ değerleri özellikle de kolesterol düzeyleri yüksek olan hastalar, insülin direnci olan hastalar, morbid obezite sınırındaki hastalar, nefropati nedeni yapan başlıca grupta yer alırlar.
Bir de tabi ki her zaman önemli olan ailemizden, atalarımızdan beri taşıdığımız genetik yatkınlıklar da nefropati ( böbrek hasarı ) oluşumuna etki etmektedir.
Nefropati, eğer önlem alınmazsa böbreklerin iflasına neden olur ki bunun da sonucu maalesef en iyimser şekliyle Diyaliz’dir.
Nasıl Önlem Alabiliriz ?
Öncelikle Mikroalbuminüriyi mutlaka test ettirmeliyiz. (Mikroalbuminüri normal idrar tahliliyle anlaşılamaz, özel test yapılmalıdır ).
Mikroalbuminüri yaptırdığınız test’de çıkmaz ise, yani 1 günde 30 mg’ın altında ise : Hekiminizin basit önerileri ile yaşantınıza sağlıklı olarak devam edebilirsiniz.
Mikroalbuminüri (idrarda gizli albumin çıkışı) var ise, yani 30 mg’ın üzerinde ise : Gelecekde olabilecek tehlikeleri acilen bertaraf etmelisiniz. Öncelikle protein türü gıdalar hekim önerisiyle ölçülü olarak azaltılmalıdır.
Hipertansiyon engellenmelidir. Hekimin verdiği ilaçlarla büyük tansiyon kesinlikle 130 mmHg’ı, küçük tansiyon da 80 mmHg’ı geçmemelidir.
Kan glukozunuzu mutlaka hekim kontrolünde, kabul edilebilir sınırlar içerisinde tutmanız gerekir. Kan glukozu’nun normal değerleri :
Kan Kolestorol düzeylerini, iyi kolesterol ( HDL kolesterol ) hariç, hekim kontrolünde düşürmeliyiz. Özellikle damar sertliğinden sorumlu ve damar içi plak oluşumunda rol oynayan kötü Kolesterolü ( LDL kolesterol ) mutlaka alt seviyelere çekmeliyiz.
Bol bol su içilmelidir. Susamadan su içilmelidir. Susayarak su içilmesinde vücut artık alarm vermiş demektir.
Obezite, mutlaka uygun diyet ve uygun egzersiz programı ile hekim kontrolünde adan önlenmelidir. Böylece İnsülin direnci de ortadan kalkar. Ayrıca böbrek yükü de bu şekilde azaltılmış olur. Fakat şu yanlışa düşülmemelidir : Obezite tek bir hekimin veya sadece bir diyetisyenin ya da bir spor eğitmeni’nin baş edebileceği bir hastalık değildir, bunu sakın unutmayın !
Obezite’ye artık multidisipliner yaklaşımla, obez hastayı tüm hekimler ele almalı, yaşam şeklini yeniden belirlemelidirler.
Hekime danışmadan ilaç kullanmamak gerekir. Çünkü her alınan ilaç (ağrı kesiciler, antibiyotikler v.s) böbreğin iş yükünü artıracağı ve böbreğin faaliyetini bozacağı için, mikroalbuminüriyi daha da artırır. Bu durumdaki hastalarımız, her ilacı kullanmadan önce doktoruna mutlaka mikroalbuminürisi olduğunu hatırlatmalı ve ona göre ilacı kullanmalıdırlar.