Ülkemizde yeni mezun hekimler artık tıpta hayati öneme haiz, acili olan, kritik branşları seçmiyorlar. Aksine, tabiri caizse çayını kahvesini rahat rahat içebilecekleri, yemeklerini icap nöbet çağrısı telefonu olmadan rahat rahat yiyebilecekleri, acili olmayan tıp branşlarını seçiyorlar, hatta gerekirse pratisyen kalıyorlar, işyeri hekimi oluyorlar, aile hekimi oluyorlar ama kritik öneme haiz branşları seçmiyorlar.
Bu Türk tıbbı için çok korkunç bir hadise !
Bu durumun açıklaması şu demek : Biz toplum olarak yakın bir gelecekte aciliyeti olan, önemi olan tıp branşlarında doktor bulamayabiliriz. Barsağınız patlamış, acile gittiniz cildiye doktoru var ama genel cerrah yok demek bu. Eşiniz hamile,suları gelmiş, acil olarak hastaneye gittiniz , hastanede psikiyatri ve patoloji doktoru var ama kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı branşındaki doktor yok malesef.
Nisan ayının sonunda açıklanan Tıpta Uzmanlık Sınavı ( TUS ) sonuçları bu gerçeği daha iyi açıklamaktadır. TUS sonuçlarına göre en yüksek puanı olan hekim kardeşimiz hasta ile, hasta yakınları ile hiç karşı karşıya gelmeyeceği PATOLOJİ branşını seçmiş.
Sıralamada en yüksek puan alan ilk 20 hekim’in 11 tanesi ise Dermatoloji ( cildiye , deri ve zührevi hastalıklar uzmanlığı ) uzmanlığını seçmiştir. Dermatoloji uzmanlık alanı, acili olmadığı için diğer branşlara göre daha ”başına hiç sıkıntı almaz” konumdadır. Şiddet görmesi ve malpraktis suçlaması ile karşı karşıya kalması hemen hemen imkansızdır. Bu ortamda hekim kardeşlerimiz bu branşları seçmekte çok da haksız değiller.
Psikiyatri branşını, laboratuvar branşlarını, Radyoloji branşlarını seçenler de oldukça fazla. Fizik Tedavi ve rehabilitasyon branşlarını da çok seçen hekim var. Tabi bunlar revaçta oldukları için de puanları da en yüksekte. Dikkat edin hekimler hep şiddete ve malpraktise maruz kalmayacakları branşları seçiyorlar. Tehlikenin farkında mısınız ?
Bundan 10 – 15 sene önce hekimler bu yola girmişlerdi ama durum farklıydı o zamanlar : En yüksek puanı alan çok çalışkan hekimler yine yukarıdaki şiddete ve malpraktise maruz kalmayacakları branşları seçerken, sınavda en düşük puanı alan hekimler ise acili ve riski yüksek olan branşlara mecburen giriyorlardı. Fakat geçen zaman içinde bu kardeşlerimizin de tehlikeyi görmesi çok uzun zaman almadı. Bugün gelinen nokta, daha da vahim bir hal almıştır.
Bu günleri hep görebildiğimizden, 10-15 yıl öncesinde de tehlikeyi görebilmiş ve çeşitli platformlarda dile getirmiş bir hekim olarak şimdi de diyorum ki, böyle devam ederse, ben dahil herkes için, aciliyeti olan hastalık durumunda bizi kurtarabilecek ve hayata yeniden tutundurabilecek bir hekim bulma şansımız oldukça azalmaktadır.
Nisan ayında açıklana TUS sonuçlarına göre artık doktorlar önemli tıp branşlarını tercih bile etmiyorlar, pratisyen- aile hekimi olarak kalmayı göze alıyorlar, yine de zor branşlara gitmiyorlar. Üstelik kontenjanlar 3-5 kat artırıldığı halde yine de bu kadrolar boş kaldı.
En son verilere göre 1532 tıp uzmanlık kadrosu boş kaldı, kimse tercih bile yapmadı :
Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanlığının 376 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Genel cerrahi uzmanlığının 242 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığının 184 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Acil tıp uzmanlığının 160 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
İç hastalıkları uzmanlığının 135 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Çocuk Cerrahisi uzmanlığının 133 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Beyin ve Sinir cerrahisi uzmanlığının 109 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Göğüs Cerrahisi uzmanlığının 97 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Kalp ve damar cerrahisi uzmanlığının 78 kadrosuna kimse tercih yapmadı.
Sanırım bu tabloyu gören herkes, gelecekte nasıl bir tehlike ile karşı karşıya kaldığımızı anlamıştır. Bu gün önlem alınsa bile, etkisi 10 yıl sonra görülecektir. Ama bu gün bu tablo görüldüğü halde hala önlem almakta gecikilirse gelecek 20 yıl kaybedilecektir. Bu da Türk Tıbbının, dünyadaki haklı gururunun erimesi ve yok olması sonucunu doğurur ki, bu hepimiz için felaket olur.
Teşhisi iyi saptamak gerekli !
Hekimler bu tabloya nasıl gelmişlerdir? Öncelikle şunu belirteyim hekimler cesur ve zor şartlarda çalışmaya alışık bir meslek grubudur. Yani bu tabloya korktukları için ya da rahatlarını düşündükleri için gelmemişlerdir. Pandemide ölüm korkusuyla annenin çocuğundan kaçtığı ortamda, hekimler korkusuzca pandemi ile vatandaşın arasına dalmışlardır. Yani KORKMAZLAR ! Tıp fakültesi birinci sınıftan beri az uyku çok çalışma özelliğini kazanmışlardır, doğal olarak bu karaktere sahiptirler, yani rahatlarını düşünme gibi bir kaygıları da hiç olmamıştır.
Yanlış anlamaya sebep vermemek için şunu da belirtmek isterim : Tüm hekimlik branşları, çalışma koşulları farklı olsa da, vatandaşlarımıza teşhis koymak ve iyi tedavi etmek için son derece kıymetlidir. Tüm branşlarda çalışan hekim kardeşlerimiz ardında bir sürü alın teri ve emek bırakmışlardır. Burada bahsettiğimiz sadece her branşın çalışma koşullarında ” ACİLİYET ” koşulunun farklılık göstermesidir. Yoksa, her tıp branşı, birbirinden kıymetlidir ve insanı sağlıklı kılmak için hepsi bir bütün olarak gereklidir. Ama anlatmak istediğim , son 10- 15 yılda hekimlerin tercih skalası bazı branşlarda yığılma yapabilecek şekilde, bazı branşlarda da eksikliği hissedilecek şekilde değişmiştir. Peki hekimler neden bu yola girmişlerdir ?
Tek bir cevabı var : Sağlık bakanlığımızın hekimlere yeterince sahip çıkamayışı yüzünden, avrupadaki meslektaşlarıyla ücretlendirilmelerinin kıyaslanmasında aradaki büyük uçurumu hiç bir zaman kapatamamışlar, ülkemizde ise 10-15 sene gibi en fazla tahsili yapan bir meslek grubu oldukları halde, en zor şartlarda çalıştıkları halde, ücretlendirmede neredeyse sıradan 4 yıllık üniversite mezunu gibi değerlendirilmişlerdir. Bunların üstüne bir de hekime şiddet barbarlığı güzel ülkemizde her nasılsa bir türlü önlenememiş, üstüne üstlük para kazanma ve hekimi gelir kaynağı gören art niyetli bir çok vatandaşın, hekim aleyhine yönelttiği malpraktis suçlamaları hekimleri tepkisel olarak başka branşlara yöneltmiştir.
Çözüm yolları bellidir, avrupa ve amerika hatta tüm dünya, hekimlere nasıl gözü gibi bakıyor onları üzmüyor ise, ülkemizde de yapılması gereken odur. Hekimlerimizin bir kısmı da yurt dışına gidişin yollarını aramaktadırlar malesef. Tüm bunlar iyi etüd edilmeli, bir an önce hekimler rahatlatılmalıdırlar. Hele de Türk hekimleri ! Tüm dünyanın gözü bizim hekimlerimizde. Ülkemize yakışanı yapalım, vatandaşımız kendi üstüne düşeni , Bakanlığımız da kendi üstüne düşeni eksiksiz yapabilirse bu sorunlar çözülür. Umutluyuz, bekliyoruz.
Doktorlar giderse, sağlık da gider.