KARANTİNA TARİHİ

Hastalık tarihinden önemli  bir kelime olan karantina, bu günkü ismiyle ilk olarak 1377 yılında İtalyada kullanılsa da, uygulamada daha da eskiye gider. Karantina : Yolcuların gözetim altında tutulma süresidir. İtalyanca  kökenlidir  : Quarantena ( sayısal bir ifadedir : Venedik dilinde kırk gün ) . Karantina yerine yine italyanca olarak lazaret veya lazaretto denir. Aslında ilk olarak 1347’de aynı amaçla Dubrovnik’de ( Ragusa Cumhuriyeti ) TRENTİNO ( 30 gün ) olarak uygulanmıştır. Ama 40 günlük karantina daha çok benimsenmiştir, adını da buradan almıştır. Karantina : insanların, hayvanların ve malların seyahat özgürlüğünün kısıtlanmasını gerektirir. 

Bulaşıcı hastalıkların can alması, tarih boyunca insanların bunlara karşı özellikle orta çağda ilaç bulamama çaresizliği, her zaman tedbir dediğimiz bulaşmayı engelleyici koruyucu önlemleri hep öne çıkarmıştır. Bu koruyucu tedbirlerden en önemlisi : Hastalığa yakalanmış olanların tecrit edilmesi olmuştur, bu önlem neredeyse insanlık tarihinin en eski tıbbi  korunma tedbiridir. Özellikle çiçek, lepra, tüberküloz, meningokoksik enfeksiyonlar ve difteri salgınları genellikle eski Yunan ve  antik Mısır kaynaklı dökümanlarda görülmektedir. Salgına Yol açan Enfeksiyonlar ve ilk saptandığı tarihler ‘den bazılarını örnek olarak verirsek : Tifus (MÖ 429 -426), Çiçek (165 189), Veba (541-542), Viral kanamalı ateş (1545 -1576), Kızamık (1592 – 1596), Sıtma (1600 – 1650), Leptospirosis ( 1616 -1619), Sarı humma (1648 ), Influenza (1732-1733), Dengue ateşi ( 1778), Kolera (1816 -1826), Epidemik tifus (1847 -1848), Trypanosomiasis –uyku hastalığı (1896 – 1906) gibi. Veba, kızıl, çiçek, kolera gibi salgın hastalıklar ve onlara eşlik eden kıtlık ve kuraklıklar, tarih boyunca milyonlarca kişinin ölümüne neden olmuştur.

Yenilmez denen orduları durdurmuştur. Ekonomik, siyasal ve demografik sonuçlarıyla yeryüzü haritasının yeniden çizilmesinde önemli roller üstlendi ve bu süreç halen de etkili olmaktadır. Çiçek hastalığı Amerika kıtasında çok büyük ölçüde ölümlere daha doğrusu haydutlar’ın neden olduğu kızılderili katliamlarına yol açmıştır. Bu yüzden çalıştırılacak emek gücü için bu kıtaya milyonlarca Afrikalı köle ( kölelik ve sömürgecilik başlangıcı ) taşınmıştır. Tarihçiler Hititlerde, Mezopotamya’da ve Çin’de veba hastalığına rastlandığını söylemektedirler. Buna göre Veba salgınları, Hitit döneminde MÖ 14. yy.’da da görülmüştür.

Orta çağdaki Veba salgınlarında hekimler, bilgisiz ve korkaklardı. Hastalık kapma korkusuyla ya sivri gagalı garip maskeler takıyorlar ya da hastalara bakmayı reddediyorlardı. Hastalığa verdikleri tedavi reçeteleri de çok komikti: “İki fındık, bir incir ye”, “yavaş çiğne, masadan aç kalkma, ağlama ve korkma” gibi. Veba, tıbbın bir bilim olarak henüz daha çok genç olduğu gerçeğini ortaya çıkarırken, halk sağlığı kavramının da temellerini attı. Bazı kentlerde veba evleri kuruldu, karantina uygulaması başlatıldı . 15. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte başta veba olmak üzere salgın hastalıklarla mücadele etmek için Dubrovnik ve Venedik Cumhuriyetinde karantina uygulamaları kurumsal bir nitelik taşımaya başladı. Böylelikle, salgınların yayılım şiddetini azaltmak konusunda bir aşama kaydedilmiş oldu.

Hristiyanların Eski Ahid veya arkaidçe Ahid-i atik dedikleri,  Yahudilerin Tanah dedikleri, Müslümanların ise Tevrat ve Zebur olarak olarak adlandırdıkları Eski Ahid’de de savaştan sonra orduda çıkan veba salgınında o zamanki askerlerin yedi gün süreyle ordugâhın dışında yatıp kalkmaları,  vücutlarını elbiselerini ve diğer eşyalarını suyla temizlemeleri, ateşe dayanıklı madeni silahlarını ateşten geçirmeleri ve bu temizlikleri 7 gün süresince yapmaları, bu işlemlerin sonunda ancak 8. gün ordugâha girebilecekleri emredilmiştir. 

Müslümanlık’ta  islam dininin arap dünyasına bir başka faydası da sağlık sisteminin sınıf atlaması olmuştur. Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili olarak Kainatın Efendisi Hz. Peygamber (S.A.V.) bir beldede VEBA çıkması durumunda, oraya gidilmemesi gerektiğini söylemiş, oradakilerin de o beldeyi terk etmemelerini söylemiştir. Cüzzamlı hastalar için de aynı uyarıyı yapmıştır. Hz. Peygamber, hayvanların hastalığında bile hastalıklı hayvanlar ile  sağlıklı hayvanların birbirlerinden  ayrı tutulması gerektiğini söylemiştir. Halifeliği döneminde Hazreti Ömer ( r.a. )de bu tedbirlere önem vermiştir.

İbni Sina ( 980 Buhara- Efşene köyü , Özbekistan -1037 Hamedan ),  özellikle tüberküloz olmak üzere tüm bulaşıcı hastalıklarda karantina tedbirlerini uygulamıştır.

Karantina tabiri kelime olarak ise ilk defa yolcularla ilgili telaffuz edilmiştir (1377’de Venedik ). ilk karantina yeri ( Lazaret ve lazaretto ) ise 1423 yılında Venedik yakınlarında bir küçük ada’da tesis edilmiştir.  Bu tarihten sonra avrupada yaygınlaşan karantina, denizde olduğu gibi karayolu taşımacılığı ve yolculuğunda da uygulandı. Karantina uygulamasının tüm dünyada yaygınlaşmasında ve organizasyonunda bulaşıcı , ölümcül ve  büyük salgınlar çok etkili olmuştur. Kolera iyi bir örnektir. Kolera korkusu, sağlık alanında milletlerarası iş birliği yapılmasına bile yol açmıştır. Bir diğer dehşetli hastalık büyük veba salgınıdır.  Bu salgınlar, pandemi yapmışlar ve  kitle halinde ölümlere neden olmuştur.

Osmanlı Devleti’nde ilk karantina uygulaması ancak 1831  yılındaki büyük kolera salgını sırasında olmuştur ( İkinci Mahmut dönemi ). Rusya’da ortaya çıkan hastalık üzerine İngiltere ve Fransa, Rusya’dan Osmanlı limanlarına gelecek gemilere karantina tatbik edilmesini istediler. Osmanlı Devleti karantina’yı uyguladı ama ismine  “usûl-i tehaffuz”, karantina yerine de “tehaffuzhâne” demiştir. Bundan sonra İstanbul’a gelen bütün gemiler Boğaziçi’nde bekletilecekti.  Karadeniz’den İstanbul’a gelecek müslüman ülkelerin gemileri Büyük Liman’da, diğer devlet gemileri ise İstinye körfezinde beş gün karantina altına alınmaktaydı. Koleradan korunmak için başvurulacak karantina kuralları için HEKİMBAŞI Mustafa BEHÇET EFENDİ ‘nin ( Osmanlıda İlk modern tıbbı kuran hekim, 14 mart tıp bayramının kutlanmasına neden olan hekim ) yazdığı kurallar uygulanmaktaydı. Bu arada vebalı hastalara Kızkulesi’nde de karantina uygulandı. Bundan sonra İstanbul’un çeşitli yerlerinde karantina noktaları kurularak faaliyete başlandı. İstanbul dışında Bursa, Trabzon, Midilli, Siroz, Çanakkale, Hicaz gibi pek çok yerde karantina noktaları kuruldu. Karantina uygulamasında Osmanlı Devleti’nde uzmanlara yardımcı olmak amacıyla  Avusturya’dan uzmanlar geldi, görev yaptılar.

Kaynak :

1.