Nişabur-Tuğrul Bey ( 1037-43 ) , Rey – Tuğrul Bey ve Alparslan zamanında( 1043-51 ), İsfahan-Melikşah zamanında ( 1051-57), MERV – Çağrı bey ve Sencer zamanında, İznik – Kutalmış oğlu Süleyman Şah ( 1075-86 ), Konya – Kutalmış oğlu Süleyman Şah, Birinci Kılıç Arslan ( 1076-80 ; 1097-1277 ) .
Selçuklıların Horosan’da ilk kurdukları devlet Çağrı Bey tarafından 22 Nisan 1037’de Merv’de kurulmuştur. İlk başkent Merv’dir. İlginçtir ki son başkent de Merv olmuştur.
Selçuklu İmparatorluğu, Kınık boyu tarafından kurulduğundan, KINIK BOYU tıpkı kayı boyu gibi önemli bir boydur. Onuncu yüzyılda KINIK BOYU Reisi DEMİRYAYLI lakaplı ve Ordu Komutanı ( subaşı ) Dukak‘tır. Dukak’tan sonra oğlu Selçuk ( Devlete ismini vermişlerdir )ve ardından torunu Arslan Yabgu başa geçti. Selçuklu Devleti, Arslan’ın yeğenleri Tuğrul ve Çağrı tarafından kurulmuştur. Selçukluların bir kolu olan Anadolu Selçukluları, Arslan Yabgu’nun torunu Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından kurulmuştur.
Nişabur :
Ömer Hayyam‘ın şehri olan Nişabur, Horasan bölgesinin kültür ve ticaret merkezi olarak bilinir, İpek yolu üzerinde bulunan şehrin adı Sasani hükümdarı Birinci Şapur‘dan gelmektedir. Bu dönemde altın devrini yaşayan şehir, Horasan bölgesinin Araplarca alınmasından sonra önemini yitirdi. Selçuklu sultanlarının ikamet yeri ve ilk başkentleri ( 1037-1043 arası ) olmuştur. Tuğrul Bey zamanında Devletin başkentiydi.1221 yılındaki Moğol saldırıları ve 1280 yılındaki büyük bir deprem sonrası şehir büyük yıkıma uğradı.
Nişabur, günümüzde İran toprakları içersindedir. İlk İslâmî devirde Eberşehr ve Îranşehr adlarıyla da anılan (Yâkūt, V, 331) Nîşâbur (Nîşâpûr, Arapça Nîsâbur, Neysâbûr), Ortaçağ’da Horasan bölgesindeki dört büyük şehrin en önemlisiydi (diğerleri Merv, Herat ve Belh). Binâlûd dağının güneybatısında, denizden 1210 m. yükseklikte ve Tahran’ı Meşhed’e bağlayan yol üzerinde yer almaktadır.
Rey :
Tahran’ın 7-8 km. güney-güneydoğusunda Elburz dağlarının kuzeyindeki ovaya doğru uzanan küçük bir çıkıntı üzerinde kurulmuştur. Orta Asya’yı Anadolu’ya bağlayan tarihî İpek yolu üstünde bulunması, ayrıca kuzeydeki Mâzenderan bölgesinden gelen birçok yolun burada birleştikten sonra ülkenin başka taraflarına yönelmesi şehrin önemini ortaya koyar. Adı Avesta’da ve eski Pers kitâbelerinde Raghā-Ragā şeklinde kaydedilen şehir Persler devrinde Media (Cibâl) eyaletinin en önemli yerleşim yerlerinden biriydi.
Rey diğer İslâm şehirleri gibi iç kale, asıl şehir ve dış mahalleler olmak üzere üç kısımdan oluşuyordu. Halkın önemli bir kısmı IV. (X.) yüzyılda dış mahallelere taşınmıştı. Şehrin önemli pazarları da burada kuruluyordu. Bu pazarların en büyüğü yakından geçen bir akarsudan dolayı Rûde adıyla anılan, içerisinde kervansarayların da bulunduğu umumi pazardı. Tekstil ve seramikte önemli bir yeri olan şehirde üretilen ticarî mallar arasında ipekli dokuma ile cilâlı porselen tabaklar dikkat çekmekteydi. İpek Bağdat ve Azerbaycan’a gönderiliyordu. Pamuk, nar ve üzüm Rey ve çevresinde yetiştirilen önemli ürünlerdir. Bu dönemde Rey halkının büyük bir kısmı Hanefî ve Şâfiî mezhebine mensuptu; şehrin ulucamisinde bir gün Hanefî, bir gün Şâfiî imam namaz kıldırıyordu.
Alparslan 23 Ocak 1064 tarihinde Rey’e gelip Selçuklu tahtına oturdu. Şehir Sultan Melikşah devrinin başlarına kadar Selçuklu Devleti’ne başkentlik yaptı, daha sonra İsfahan başşehir oldu. Melikşah’ın vefatının ardından ortaya çıkan taht kavgaları sırasında Şehzade Berkyaruk İsfahan’da sultan ilân edildi.
Rey şehri, Selçuklu dönemine Nizamül Mülk’ün emirleriyle eğitim için yapılan yeniliklerin başladığı ve en önemli gelişmelerin yaşandığı kenttir. Büyük Selçuklu Devleti’nin kurucusu Tuğrul Bey, 5 Eylül 1063 yılında burada ölmüş ve yine burada gömülmüştür.
Rey şehri aynı zamanda Selçuklu İmparatorluğu’nun başkenti olmasıyla ünlüdür. İran sınırları içerisinde yer alan şehir, günümüzde Tahran şehri ile kuşatılmıştır.
İsfahan :
Adı Arapça kaynaklarda Sibâhân, İsbahân ve bazı eski Farsça kaynaklarda Sipâhân şeklinde geçer. Genellikle kabul edildiğine göre kelimenin sözlük anlamı “-atlı- askerler” olup şehir, Sâsânî ordusu bir savaş çıktığında önündeki düzlükte toplandığı için bu adla anılmıştır.
İsfahan’ın Selçuklular zamanındaki asıl gelişmesi Sultan Melikşah’ın imparatorluk merkezini Rey’den buraya nakletmesiyle başlar. Şehir bu dönemde büyük bir imar faaliyetine sahne oldu. Melikşah, Hanefî öğrenciler için Medrese-i Celâlî denilen büyük bir medrese yaptırdı ve öldüğünde naaşı Bağdat’tan getirilerek buradaki türbesine defnedildi (485/1092). Nizâmülmülk de aynı yıl sûfîler için bir medrese inşa ettirdi ve Sultan Melikşah’tan kısa bir süre önce öldürüldüğünde burada bulunan türbesine gömüldü. İsfahan Selçuklular zamanında önemli bir ilim merkezi oldu.
Başkent İsfahan, Sultan Melikşah’ın ölümünün ardından ortaya çıkan taht kavgalarında önemli bir rol oynadı. O sırada Melikşah’ın beş yaşındaki oğlu Mahmud, annesi Terken Hatun’un gayretleriyle Bağdat’ta sultan ilân edilirken İsfahan’da bulunan on bir yaşındaki oğlu ve veliahdı Berkyaruk da Nizâmülmülk’ün adamları tarafından sultan ilân edildi ve Rey’e götürüldü. İsfahan, daha sonra Mahmud’un çiçek hastalığından ölmesi üzerine Berkyaruk’la diğer kardeşi Muhammed Tapar arasında gelişen mücadeleye sahne oldu ve imparatorluk taksim edildiğinde Berkyaruk’un hissesine düştü. Bu arada taht kavgalarından istifade eden Bâtınîler, İsfahan’da güçlerini iyice arttırdılar ve çeşitli cinayetler işlemeye başladılar. Bunun üzerine 494’te (1101) Sultan Berkyaruk’un emriyle çok sayıda Bâtınî katledildi. Muhammed Tapar devrinde de faaliyet ve cinayetlerini devam ettiren Bâtınîler 510’da (1116) İsfahan Cuma Camii’ni ve ünlü kütüphanesini yaktılar. Muhammed Tapar, İsfahan’da imar faaliyetleriyle de uğraşarak babasının başlattığı Sultan Camii’ni tamamlatmış, su kanalları açtırmış ve ölümünden sonra içindeki türbeye defnedildiği bir medrese ile sûfîler için bir ribât yaptırmıştır.
Muhammed Tapar’ın yerine oğlu Mahmud geçtiyse de ağabeylerinin dönemlerinde Horasan meliki olan Sultan Melikşah’ın küçük oğlu Sencer ona karşı çıkarak aralarında cereyan eden Sâve Savaşı’nda galip geldi ve yeğenini, kendisini Büyük Selçuklu sultanı tanıması şartıyla başşehri İsfahan olmak üzere yeni kurduğu Irak Selçukluları’nın başına geçirdi; imparatorluk merkezini de buradan Merv’e taşıdı (512/1118). Sultan Sencer devrinde imparatorlukta doğu işlerinin öne çıkması sebebiyle İsfahan eski önemini yitirdi ve Irak Selçuklu Devleti’nin merkezi II. Tuğrul zamanında Hemedan’a nakledildi.
Günümüzde İran’da İsfahan Eyaleti’nin yönetim merkezi olan şehir. Aynı zamanda ülkenin üçüncü büyük şehridir. Bu şehir Safevi döneminde başkent idi, bu nedenle söz konusu şehirde çok sayıda tarihi eser bulunmaktadır. İsfahan, İran’ın kavşak noktalarından biridir ve dünyanın en büyük şehirlerinden biriydi. Şehir, 1050 ile 1722 yılları arasında, özellikle de Safeviler altında 16. yüzyılda tarihte ikinci kez başkent olduğu zaman çok gelişti. Bugün bile, geçmişteki o ihtişamını korumaktadır. Şehir, birçok güzel bulvarıyla, köprüleriyle, saraylarıyla, camileriyle ve minareleriyle İslami mimariyi yansıtmasından dolayı meşhurdur.
Merv :
İran ile Hazar denizi kıyılarını Orta Asya’nın önemli şehirlerine bağlayan stratejik bir mevkide ve işlek bir ticaret yolu üzerinde yer alan Merv’in ne zaman kurulduğu kesin biçimde bilinmemektedir. Bölgede yapılan arkeolojik kazılarda daha eski dönemlerden itibaren düzenli bir sulama sistemiyle beslenen gelişmiş bir tarım hayatının izlerine rastlanmıştır. Şehrin kuzeyinde kalıntıları bulunan bir seddin, Persler tarafından inşa edildiği ve doğudaki göçebe kavimlere karşı savunma duvarı vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır.
Merv , Türkmenistan sınırları içinde tarihi İpek yolu güzergâhı üzerinde kurulmuş, Karakum Çölü’nde bir vaha şehridir.
Türk Hakanı AFRASİAB‘ın kurduğu rivayet edilen Merv şehrini Selçuklu Çağrı Bey 1037 yılında feth ederek, iç kaleye girmiş ve atının örtüsünü yere koyup “taht gibi” üstüne oturmuştur. Bu tarihten sonra Merv şehri Selçuklular’ın önemli yönetim merkezlerinden biri haline geldi. Selçuklu tehlikesine son vermek için 1040 yılında Merv şehrine yürüyen Gazne Sultanı Mesut’un yenildiği Dandanakan muharebesi’nden sonra Büyük Selçuklu Devleti kurulmuş kabul edilir.
Çağrı bey’in 1060’ta Merv ve Nişabur arasındaki ölümünden sonra cenazesi Merv’e getirildi; Büyük Selçuklu tahtına oğlu Alp Arslan çıktı. Merv şehri, yönetimi Selçuklu şehzadelerine bırakılan Horasan vilayetinin merkezi oldu. Alp Arslan 1072’de Mâverâünnehir Seferi sırasında öldürüldüğünde cenazesi Merv’e getirilerek babası Çağrı Bey’in yanına gömüldü. Büyük Selçuklu Devleti’nin son sultanı Sencer, tahta çıkmadan önce yirmi yıl devamlı Merv şehrinde Horasan vilayetini yönetmişti. 1118’de Selçuklu tahtına çıktıktan sonra batıda yeni bir kale (Sultan Kale) inşa etti ve şehir yeni kalenin etrafında gelişti. Sultan Sencer tarafından başkent ilan edilen Merv, bir ilim merkezi haline geldi.
Sultan Sencer’in Karahitaylar’a yenilmesinden sonra Merv şehri kısa bir süre için Harezm Şahı Atsız’ın yönetimine girdi; Ertesi yıl şehre yeniden hakim olan Sultan Sencer, 1153’te çıkan Oğuz isyanı’nda esir düşüp Merv hankahına kapatıldı; şehir ise 3 gün 3 gece yağmalanıp tahrip edildi. Sultan Sencer 3 sene esaretten sonra kurtarılmış; ertesi yıl hayatını kaybedip Merv’de daha önce yaptırdığı türbeye defnedilmiştir. Türbe, Türkmenistan’ın sembolü durumundadır.
İZNİK :
İznik, Türkiye‘nin Bursa ilinin bir ilçesi ve ilçenin merkezi olan şehir. Adını şehirden alan İznik Gölü‘nün doğu kıyısında, Bursa’nın kuzeydoğusunda yer alır. İznik adı, şehrin eski adı olan “Nikea”dan gelmektedir. Dönemde yaygın bir dönüştürme kuralına göre Yunanca adın önüne ‘sur içinde’ anlamında olan is eki getirilerek İsnikea adı Türkçede İznik olmuştur.
325 yılı yazı başında Hristiyanlık için çok önemli olan Birinci İznik Konsili, İznik’te toplanmıştır. İmparator Birinci Konstantin’in da katıldığı toplantıda Hristiyanlıkla ilgili yortu günleri ve Nikea Kanunları adı ile bilinen 20 maddelik metin bu Konsilden sonra kabul edilmiştir. 787 yılında İznik Ayasofya’sında VII. Konsül toplandı. Ayrıca IV. Haçlı Seferi sonucunda Bizans İmparatorluğu İstanbul’u kaybedince İznik’te Bizans Hanedan üyeleri tarafından İznik Latin İmparatorluğu kurulmuş ve bu imparatorluk daha sonra İstanbul’u fethederek Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmuştur.
1075 ile 1086 yılları arasında Anadolu selçuklu devleti‘ne başkentlik yapan Nikea; 1097 yılında, Birinci haçlı seferi sırasında gerçekleştirilen yoğun kuşatma sonrasında tekrar Bizans İmparatorluğu’na geçti. 1105 yılında tekrar Selçukluların kontrolüne geçen şehir, 1147 yılında bir kez daha Bizans egemenliğine girdi, 1328-1331 yılları arasında gerçekleştirilen Türk kuşatması sonrasında Osmanlı Devleti tarafından ele geçirildi. Osmanlı idaresinde İznik, sanat, ticaret ve kültür merkezi oldu. Osmanlı döneminin ilk cami, medresesi ve imareti İznik’te inşa edildi. 14., 15. ve 16. yüzyıllarda İznik bir sanat merkezi olmuş, dünyaca ünlü çini ve seramikler burada üretilmiştir.
KONYA :
Ekonomik açıdan Türkiye’nin gelişmiş kentlerinden biri olan Konya doğal ve tarihsel zenginlikleriyle de önem taşır. Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Çatalhöyük, Konya’dadır. Şehir Anadolu Selçukluları’nın ve Karamanoğulları’nın başkentliğini yapmıştır. Konya’nın simgeleri Mevlana Müzesi (Kubbe-i Hadrâ), çift başlı kartal’dır.
İslamiyetin doğuşuyla beraber Doğu Roma İmparatorluğu aleyhine büyüyen İslam Devleti, İstanbul’u hedef alan harekâtları sırasında Konya üzerine de akınlar düzenlemişlerdir. Anadolu’da ve Konya çevresinde ilk İslami oluşumlar bu devirde ortaya çıkmıştır.
1071 senesinde Malazgirt Ovası’nda yapılan Malazgirt Savaşı’ndan önce Anadolu üzerine keşif harekâtları düzenleyen Türkler ve Anadolu’yu tanıyan Büyük Selçuklular, bu savaş sonucu Anadolu’nun büyük bir kısmı ile beraber Konya’yı da, ele geçirmişler ve bölgedeki uzun Bizans hakimiyetine son vermişlerdir.
Süleyman Şah 1076 yılında Konya’yı Anadolu Selçukluları’nın başkenti yapmış, bilahare başkent 1080 yılında İznik’e nakledilmiştir. Birinci haçlı seferi sırasında İznik şehri tekrar Bizans’ın eline geçmiş, sultan Birinci Kılıç Arslan da 1097 tarihinde başşehri tekrar Konya’ya taşımıştır. Bu tarihten 1277 yılına kadar Konya aralıksız Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti olmuştur. Birinci Alaaddin Keykubat (1220-1237) devrinde şehrin etrafına muhkem bir sur inşa edilmiştir ve Konya Anadolu’nun en büyük şehri olmuştur. Selçuklular devrinde şehirde cuma namazı kılınan yedi büyük cami vardı. Toplam şehir nüfusu 45.000-50.000 arasında tahmin ediliyor.
Şehir 1467 senesinde kalıcı OSMANLI egemenliğine geçmiştir. Sultan İkinci Mehmed Konya’yı zaptederek Karamanoğlu hakimiyetine son vermiştir. Osmanlı devrinde Konya önce Karaman eyaletinin sonra da Konya Vilayetinin merkezi olmuştur.