Bu D vitamini, o D vitamini değil !

Bu D vitamini, o D vitamini değil !

D vitamini insan vücudu için sayılamayacak kadar öneme sahip bir HORMON’dur. Vitamin kavramı, D için yetersiz kalır, çünkü kan dolaşımı ile tüm dokulara gider ve onları fonksiyonları açısından etkiler. O nedenle HORMON olarak kabul edilir.

Güneşten çıkıp, hiçbir engele çarpmadan yeryüzüne dik geldiği saatlerde ( öğle saatlerinde ) insan derisine çarpıp, D vitamininin öncü maddesini ( Pre-Vitamin D3 ), derideki 7 – dehidrokolesterolden sentezlettiren ışığın adı ULTRAVİYOLE B’dir ( UVB ). UVB, kısa dalga boyuna sahiptir, Güneş ışınları içindeki UVA ise, uzun dalga boyuna sahip olduğundan D vitamini sentezindeki rolü yok denecek kadar azdır.

Devamlı güneş altında kalsak, fazlaca UVB’ye maruz kalsak, D vitaminimiz de çok olur mu ?

Güneş ışını içindeki UVB’ye maruz kalmanın süresi çok uzarsa ( saatlerce güneşlenenler ), aşırı güneş ışığı ürettiği D vitamini öncülünü parçalamaya başlar. Bu parçalanan ürünler nedeniyle, D vitamini kemiklere bir fayda sağlayacak formda olamaz.

Kararında güneşlenip ( 15-20 dakika ), yeterince UVB’ye maruz kalanlarda kanser gelişimi önlenir ( mesane,serviks,meme,mide,akciğer,pankreas,over,vulva,böbrek kanserleri, Hodgkin ve Non-Hodgkin lenfomalar vs. ).

Ciltte UVB ile uyarılan en öncü D vitamini ( 7-dehidrokolesterol ), öncü D vitaminine dönüşür ( pre vitamin D3 ), vücudun doğal ısısı ile vitamin D3’e dönüşür. Daha sonra dolaşıma çıkar önce karaciğerde 25-hidroksi D vitaminine dönüşür, bu form kan dolaşımında en çok bulunan formdur, sonra böbreğe gider ve en aktif form olan 1,25 hidroksi D vitaminine dönüşür. Bu son ve en aktif form, iskelet sağlığının korunması için ve kalsiyum – fosfat metabolizmasının devamı için görev yapar.

Bir güneş ışığının deriye dik ve engelsiz vurmasıyla derideki en öncü molekülün, vücutta en aktif D vitaminine çevrilmesine kadar geçen süre; bu öncü vitaminin ilaçla alınması halinde en aktif D vitaminine çevrilmesine kadar geçen sürenin 3 katıdır. Ama aynı şey değildir :

Doğal yoldan vücutta üretilen aktif D vitamininde hiçbir fire verilmez, tamamı çevrilir, oysa ilaçla alınırsa % 40-50 fire verilir. Ayrıca güneş ışını ile doğal yoldan cilt yoluyla üretilenin, ilaçla üretilene göre ANTİTÜMÖR ( Tümör önleyici ), İMMÜNOMEDÜLATÖR ( Bağışıklık sistemini düzenleyici ve koruyucu ) ve ANTİPROLİFERATİF artıları vardır. İlaç yoluyla bu etkiler sessiz kalır.

D vitamini düzeyinin normal olması kişiyi Diyabet’ten, multiple skleroz’dan ve influenza’dan korumaktadır.

Güneş ışınındaki UBV’nin, D vitamini oluşturma yollarını anlattıktan sonra, makalemizin başlığından da yola çıkarak toplumdaki bireylere önemli bir soru soralım  :

Toplumda neredeyse herkesin D vitamini neden düşük ? 

Ülkemiz güneş ülkesi ama toplumumuzun ekseriyetle D vitamin düzeyleri hep düşük. Oysa çocukluğumuzda bize güneşlenin ki D vitamininiz bol olsun demezler miydi ? Öyleyse bu güneş o güneş değil mi ? Neden şimdi herkesin D vitamini düşük ? Hatta sabahtan akşama kadar güneş altında tarlada çalışan çiftçilerin bile !

Öyleyse ne yapıp edip bu sorunun cevabını bularak, vücudumuzda D vitamini sentez ettirmeliyiz. Biliyoruz ki doğal yollardan UVB almaya çalışsak bile bazı durumlar, doğal yoldan D vitamini sentezini bozmaktadırlar. Bunların ilki Zenith açısının değeridir.

 

Zenith açısı : Güneş zenith açısı ne kadar küçükse, güneş gökyüzünde o kadar yüksektir. Zenith açısı, güneşin doğuşu ve güneşin batışı sırasında 90° iken, güneş ışınlarının dik geldiği durumda sıfırdır. Zenith açısı sıfıra ne kadar yakınsa yani ne kadar küçükse, UBV o kadar etkili olur.

Enlem farklılığı : Kutuplarda yaşayanlar 6 ay doğal yoldan vitamin D sentez edemezler. Ekvator bu konuda çok daha şanslıdır.

Rakım-yükseklik, deri rengi ve yaş da doğal yoldan D vitamini sentezini direkt olarak etkiler. Yüksek rakımlarda, dağlar’da yaşayanlar UVB’yi daha kısa yol ile aldıkları için, daha yoğun ve fazla alırlar. O nedenle yüksek rakımlarda yaşayanlarda D vitamini düzeyleri artmış, en azından yeterli düzeyde bulunabilir.

Ve işte bu makalede bu başlığın atılma nedeni : Kükürt Dioksit ve hava kirliliği. Termik Santrallerde kömürün ya da fuel oil’in ( fosil yakıtların ) yanmasıyla oluşan Kükürt Dioksit, havada 3 gün asılı kalabilir ve kilometrelerce ileriye rüzgar ile gidebilir. Kükürt Dioksit ( SO2 ) Zenith açısını kırdığı, güneş ışığının önünde bariyer oluşturduğu ve UVB’yi engellediği için, insanlar yeterince güneşlenseler bile  D vitamini eksikliğine neden olur.

Öyleyse çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki, sanayileşmenin çok arttığı, her türlü tüketim çılgınlığının yaşandığı artık organik görüntüsünden uzak yaşlı dünyamızda, başta SO2 olmak üzere, atmosferdeki diğer toksik atık gaz son ürünleri, UBV’nin cildimize sağlıklı bir şekilde ulaşmasını engellemekte ve bu yolla tüm dünyada yaygın olarak D vitamin eksikliği tablosu oluşturmaktadır. Hele bu durum yaşlı bireylerde ve aşağıda yazdığımız risk guruplarında daha da kötüleşmektedir.

D Vitamini Eksikliği yapabilecek Risk Gurupları :

Açık tenli olanlar ( beyaz ırk daha fazla ) ve yaşlılık risktir, diyabet hastaları,kapalı ortamlarda çalışanlar ve kapalı giyinenler, yüksek faktörlü güneş koruyucu kullananlar,böbrek ve karaciğer hastalıkları olanlar,beslenme bozukluğu olanlar,mide ameliyatı olanlar,gebelik ve emzirme döneminde olanlar, epilepsi ilacı kullanan kişiler,kortizon kullananlar, Çölyak hastalığı olanlar D vitamin eksikliğine yakalanmaları yönünden risk altındadırlar.

D vitamini eksikliğinde :

Osteomalasia ( kemik zayıflığı ),kas ve kemik ağrısı,kemik erimesi ve kırılmaları ( osteoporoz ),İskelet deformitelerine neden olan Raşitizm hastalığı,kemik metabolizmasının durması,bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı hastalıklarla mücadele yetersiz kalma,obezite oluşumu,uyku bozuklukları, kronik yorgunluk , Alzheimer hastalığına zemin oluşturmak meydana gelir