Covid 19 Mücadelesinde TÜRKİYE DAMGASI

Ülkemizde  salgın çıktığından beri yayınlanan sağlık istatistikleri dikkatle incelendiğinde, bu günlerde salgının durma noktasına geldiğini, Akciğer tutulum oranı ve şiddetinin iyice azaldığını, bulaştırma hızının düştüğünü, ölüm hızının azaldığını, yoğun bakıma ihtiyaç gösteren hasta sayımızda Batı’ya ve Çin’e göre muazzam bir düşüş görüldüğünü, yoğun bakım tedavisi alan hastalarımızdaki iyileşme oranının da yine diğer ülkelerle kıyaslandığında muazzam bir farkımızın olduğunu mutlulukla gördük.

Gerçekten de bizdeki bu olumlu durumun nedeni Yüce  Rabbimizin bu güzel Millete yardım elini, sağlık sistemimiz aracılığı ile uzatması, onları bu iyileşmeye vesile kılması, Rabbimizin bu güzel Milletin elini bırakmamasıdır.

Çünkü bu Millet kıyıya vuran çocuk cenazelerinde susmadı, ” sizi Allah ( C.C.) ‘a şikayet edeceğim ” diyen ve 5 dakika sonra o güzel gözlerini savaş cehenneminde yalan dünyaya kapatan sabi’nin yanında olamasa da, buna çok ama çok üzülse de, vebalinde de olmadı, çünkü sarhoşken bile ezanı Muhammedi’yi duyunca kendine çeki düzen veren insanımız var, çünkü dil, din, ırk, ülke ayırmadan her mazlumun yardımına koşan büyük bir Devletimiz ve vatandaşlarımız var. Çünkü güzel dinimiz İslam’ı ve bu Ülkenin tarihe mal olmuş kurtarıcılarını, kendi azgın  menfaatleri için kullanan münafıkları, günahkarları ayırabilen ve onlara gerektiğinde de her türlü dersi verebilecek olan asil bir Anadolu toprağıyla yoğrulmuş bu Ülkenin gerçek sahipleri var. Dualıdır bu Millet, ağzı dualı kendi dualı, dua ‘ya muhtaçtır aynı zamanda. Duamız olmasa ne işe yararız ? Bunlar bizim manevi olarak bu salgından çıkardığımız derslerin konu başlıkları.

Bunun haricinde Bilimde, Tıp’ta avrupaya ve dünya tıbbına üstün gelme nedenlerimiz elbette bazı gerçekleri de içinde barındırıyor.


Bunları sırasıyla özetlersek:

1.    Okulları tatil etme kararını muazzam bir ileri görüşlülükle tüm batı devletlerine kıyasla en az 1 ay öncesinden alan Devletimiz ve Sağlık Bakanlığımız, tüm dünya Devletlerine en azından bir daha ki salgınlar için örnek olmuştur. Devletimizle ne kadar gurur duysak azdır.

2.    Devletimiz ve Sağlık Bakanlığımız bu konuda işi ehline vermek için, Oğuz Ata’dan beri köklü geleneğimiz olan İstişare kurulunu oluşturmuş ( Bilim Kurulu ) ve tüm teşhis, tedavi planını bu Kurul marifetiyle yapmıştır.

3.    Çin Salgınını son derece iyi gözlemleyen bu konsey, rekor sayılabilecek kadar kısa bir sürede ( 1 hafta ) kendi Türk teşhis, tedavi şemasını ( algoritmasını ) bulmuş, başarıyla uygulamaya başlamıştır.

4.    Bu Ulusal algoritmamız da her hafta daha iyisi ilave edilerek adeta bilgisayar programına güncelleme yapılır gibi, yenilenmiş ve dünyada düzenlenen her teşhis ve tedavi protokolünden farklı olarak en başarılı algoritma olmuştur. Böylece de başarı oranımız dünyadaki herkesten daha üst seviyede olmuştur.

5.    Bu işlerin bir çırpıda olmadığını, Devletimizin ve bakanlığımızın aylar öncesinden buna hazırlık yaptığını, işimize yarayabilecek ilaç stokunu nüfusa göre elinde tuttuğunu, şimdi sis kalkınca daha net görebiliyoruz. Bu nedenle elimizde bolca bulunan sıtma ilacı hidroksiklorokin ile hastalığın erken döneminde tedaviye başlandı ve sonuç memnuniyet verici oldu. Diğer bir ilaç olan Favipravir’i tüm dünya hasta ağırlaşınca kullanıyor ama sonuç alamıyordu, Ülkemiz Bilim Konseyi ise hasta ağırlaşmadan uygun dozda kullandı ve ölümleri durdurdu.

6.    Tüm dünya yoğun bakım süresini kısaltan entübasyon uygulamasını yaparken sonuçlar ürkütücü şekilde ölümle sonuçlanıyordu, oysa Bilim Konseyimiz, entübasyon yerine pozitif basınçlı hava ( CPAP )’yı sürekli verdi ve akciğer hasarını geri döndürerek, hastaları hayatta tuttu. Çünkü entübasyon ile  ventilasyona giden hastaların maalesef çoğu ölüyordu. Ayrıca entübasyon’un kendisi de uygulamada akciğeri zedeleyebiliyordu. ( Entübasyon: hastanın ağızından gırtlak içinden geçip ana soluk borusu dediğimiz trake’ye plastikten bir hava yolu borusu sokmak, yaklaşık 30 cm uzunluğunda )

7.    Devletimizle bir kez daha gurur duyalım ki hastane yatak kapasitesi ve yoğun bakım yatağı kapasitesi olarak dünyanın zirvesindeyiz. Bu da yıllardır yapılan sağlık hizmetlerinin bir yansımasıdır.

8.    Ülke olarak öyle organize olduk ki, bir anda tüm sivil toplum kuruluşları, şirketler hatta aile bazında cerrahi maskeler, koruyucu iş tulumları, koruyucu şeffaf siperlikler, hatta ventilatör solunum cihazları üretmeye başladık, bir de bunları ilgili sağlık kurumlarına hediye etmeye başladık, yetmedi ihtiyaç duyan hem de Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, İspanya gibi büyük ( ! ) Devletlere de yardımda bulunduk. Kaybolmuş eski kadim geleneğimiz olan yardımlaşma ve paylaşmayı Ülke çapında yeniden hatırladık ve uyguladık.

9.    COVİD 19 testinin yeni geliştirilmeye başlandığı için her zaman doğru sonuç vermediğini gözlemleyen Bilim Kurulu’muz, Akciğer Tomografisi görünümünü ve klinik semptomları ( ateş, öksürük, nefes darlığı vs. ) öncelikli olarak istenmesi gereken tetkik ve gözlemlenmesi gereken bulgular olarak belirledi. Test’e takılıp kalmadı. O nedenle de erken teşhiste çok vaka yakaladı, vaka gözden kaçırmadı.

10. Gelelim en önemli maddeye: Batı ülkelerinde ve Amerika’da tüm hekimler acillerde bile hekim başına 10 – 20 hasta bakıp o akşam evine giderken, laboratuvarlarda hekimler 200 – 300 test ile günü kaparlarken,  bizim hekimlerimiz günlük 100 civarında hasta, laboratuvarlarda ise günlük ortalama 1000 test çalışarak aslında bu günlerin kahramanı olacaklarını biliyorlardı. Çünkü bizim hekimlerimiz bu kadar yoğun hasta kapasitesini hemen her gün yaşıyorlar, bu da bunun tatbikatı gibi oluyordu, o nedenle çok iyi organize oldular ve krizi normal güne çevirdiler. Tabi hekimlerimizi söylerken hemşirelerimizi, laborantlarımızı, yardımcı sağlık personelimizi de bu gruptan ayırmıyorum.

11. Oysa batı, amerika gibi sözde gelişmiş Ülkeler, sağlık siteminde böyle yoğun hasta sayısı ile karşılaşmadığı için bu salgında havlu attılar. Hekimlerimiz ve sağlık personelimizle ne kadar guru duysak azdır, hem başarıları ile dünyaya ışık oldular hem de cansiperane savaştılar. Artık muazzam bir tecrübemiz var. İnanın artık Dünyadaki en hazırlıklı ve ne yapacağını bile tek sağlık ekibi Türkiyede görev yapan Türk doktorları ve sağlık personelidir.

Eminim şimdi bu olaydan sonra dünyanın sözde ileri ülkelerinden bizim hekimlerimize davetler, transferler gelecektir. Burada Devletimize ve Sağlık Bakanlığımıza çok büyük görevler düşecektir. Artık hekimlerin daha huzurlu ve geleceğinden emin olarak çalışmalarını temin etmek, Bakanlığımızın en önemli görevi olmalıdır. Onların üzerindeki ağır yükler hafifletilmelidir, arge çalışmalarına önemli kaynak ayrılmalıdır, hekimlerin bilimsel toplantılarına bütçe desteği verilmelidir.

Hekimler, Ülkenin sınavındaki en yüksek puanla tıp fakültesine çocuk denecek yaşta girmiş, ne çocukluklarını ne de gençliklerini yaşayamamış, kendini bağrından çıktığı topluma adamış, sizin en kıymetli değerinizdir. Bunu Ülke olarak da bu salgında gördük. O zaman onları koruyalım, bağrımıza basalım.

Kalın sağlıcakla, evinize güneş de girsin, hekim de girsin, ama dost sohbetiyle girsin.