YANMAYAN AĞAÇLAR

Yine içimiz yandı, ecdadın yüzyıllar boyunca koruduğu ormanlık alanlarımız muhtemelen bir terörist saldırı sonucu ateşe verildi. Sorulması gereken onlarca soru var. Bu ormanlar öncelikle nasıl korunur? Nasıl daha mükemmel müdahale edilir ? Uçak filomuz nasıl daha mükemmel hale getirilir ? vs. vs. Eminim yetkililer bu soruları kendilerine ve mahiyetide çalıştırdıkları görevlilere yeterince soruyorlardır.

Ülkemizde malesef 1000’den fazla orman yangını şu veya bu nedenle çıkmaktadır. Böyle yoğun orman yangını çıkan bir ülkede yöneticilerin ileri derecede öngörü sahibi olmaları gerektiğini düşünmekteyim. Liyakat sahibi bu yöneticilerin, tüm bu soruların cevaplarını da akıl yolu ile bulup en azından bundan sonrası için gereken önlemleri alacaklarını  da düşünmek istiyorum.  Kuraklığın şiddetlendirmesiyle  orman taban örtüsünün çalı, kuru ot formundaki bitkilerin yaz döneminde daha da kurumasıyla, yangınlar için gereken zemin oluşmaktadır, artık bir kıvılcım gereklidir. Bu, bazen bir sigara izmariti, bazen unutulan piknik veya çoban ateşi, bazen cam, şişe kırıklarının mercek etkisi yaparak tutuşturduğu otlar, bazen de hain terör saldırıları sonucu oluşabilmektedir. Ormanlık alanın eğimi de çıkan yangını daha çabuk diğer bölgelere taşımaktadır.

Ülkemizdeki Ormanlık alanlarda en geniş alanlarda meşe türleri bulunmaktadır. Daha sonra kızılçam, karaçam, kayın, sarıçam gibi diğer ağaçlar gelir. Kızılçam ülkemizde her yörede oldukça yaygındır.

Ege bölgesinde kızılçam, karaçam, meşe türleri ;

Marmara bölgesinde kızılçam, karaçam, kayın, meşe ;

Karadeniz bölgesinde kayın, göknar, sarıçam, karaçam, kestane ;

Doğu Anadolu bölgesinde meşe türleri ve sarıçam ;

Güneydoğu Anadolu bölgesinde de meşe türleri ;

Akdeniz bölgesinde kızılçam, sedir, meşe ;

İç Anadolu bölgesinde  sarıçam, karaçam ve meşe türleri genellikle baskındır.

Son günlerde içimiz yanarak gözlemlediğimiz gibi, özellikle kızılçam‘ın baskın olduğu Akdeniz – Ege coğrafyası ve bu iklim kuşağında bulunan Türkiye’nin ormanları, her zaman yangın tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Etkeninde ister vatanımıza  düşman terörist saldırılar olsun ister ise dikkatsizlik sonucu olsun, bulunduğumuz coğrafyanın sahip olduğu aşırı sıcak iklimin özellikleri ve ayrıca bu kuşakta bulunan ormanları oluşturan kızılçam gibi yangına hassas ağaç türlerinin mevcudiyetinden dolayı orman yangınları, en önemli ülke sorunlarımızın başında gelmektedir.

Yangın sonrası duygusallık ve panikle yapılacak acele ağaçlandırma talep ve çalışmaları faydadan çok zarar verir ekosisteme. Örneğin facianın hemen akabinde hesapsız ve plansız ağaç dikme kampanya ilanları acaba gerçekten bu acelelikte yapılmalı mı ? Çünkü biliyoruz ki bölgede doğal yayılış gösteren ağaç – fidan türlerinin yeni yakılan bölgelerde tekrar kullanılması, ekosistem’in sürdürülebilmesi ve  zarar görmemesi için önemlidir. Çünkü, yangına elverişli de olsa örneğin kızılçam gibi türler, o bölgenin ekolojik koşullarına yüzyıllardır uyum sağlamışlardır. Aksi takdirde kızılçamı bölgeden atıp, o bölgeye getireceğimiz farklı türler o bölgedeki ekolojik faktörlere uyum sağlayamayabilir. Bu durum da mevcut biyolojik çeşitliliği olumsuz yönde etkileyebilir. Böylece hiç de istemeyeceğimiz ve daha büyük bir tehlike olabilecek olan farklı böcek zararları ve hastalıkları ortaya çıkabilir. Bu nedenle yanan alanlar en kısa sürede ağaçlandırılacaktır ama bu işlem yapılırken doğal olarak aynı tür ağaçların, hatta aynı bölgedeki tohumlardan elde edilerek dikilmesi önemlidir. Fakat etraflarına da yanma eşiği daha zor olan servi, akasya gibi ağaçlardan dikilmesi ile, hem  ekosistemi hem de çabuk yanabilen ağaçlar korunur. Aralarında belli mesafeler hat boyunca bırakılmalı, olası bir yangının bölgeler arası geçişi zorlaştırılmalıdır. Etrafına da koruyucu kalkan gibi yanmayan ağaçlar yerleştirilmelidir. Aslında görüldüğü gibi orman’ın yeniden dizaynı da modern bir şehrin plan üzere dizayn edilmesi hassasiyetinde yapılmalıdır.

Güney amerikaya ait olan Chaparo ağacı, Kuzey amerikaya ait sequia, bir servi türü olan Kiparis ağacı ve avustralyaya ait okaliptus ağaçları da kalın kortex katmanları ve su ihtiva ettiklerinden kolay kolay yanmazlar. Bunların oluşturacağımız yeni orman alanlarında kullanılması mutlaka planlanmalı hatta daha iyi önlemler de alınmalıdır.

Tüm bunların düşünülerek geleceğin yeniden daha doğru hesaplarla  planlanmasını temenni ederken, Devletimize düşman terör örgütleri ve onların hain işbirlikçileri tarafından yakılan ormanlarımızı daha sıkı ve daha innovatif olarak korumanın şart olduğunu da belirtmemiz lazım. Titiz bir şehir plancısı nasıl şehirleri planlıyorsa, ormana dikilecek ağaç türleri de yangın tehlikesi düşünülerek planlanmalıdır. Koruma önlemleri üst düzeyde tutularak, torunlarımızın çocukları için oksijen dolu bir ülke bırakmalıyız.